12 Eylül

12 Eylül 1980'de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetime el koymasıyla yaşanan askeri darbedir. En çok "12 Eylül" adıyla anılır. Türk tarihini "80 öncesi" ve "80 sonrası" olarak ikiye ayıran, önemli bir olaydır.

1970'li yıllarda Türk toplumu sağ ve sol politik kamplar olarak iki ana cepheye bölünmüştü. Dünyadaki kapitalist Amerika Birleşik Devletleri ve komunist Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ekseninde ortaya çıkan 2 kutuplu yapı, Türkiye'de de etkisini hissettirmişti. Üzücü bir şekilde, bu iki cephe arasındaki anlaşmazlıklarda sık sık şiddet kullanımına başvurulmakta, pek çok kez cinayetle sonuçlanan kavgalar yaşanmaktaydı. Sokaklarda can güvenliği yoktu.

Herhangi bir kanat iktidara geldiğinde, diğer cepheye sempati besleyenleri devlet kadrolarından tasfiye etmekte, devlet gücünü günlük hayatta karşı cephenin yaşamını güçleştirmekte kullanmaktaydı.

Siyasi ortam dağınık bir tablo ortaya koymaktaydı. Sık sık gerçekleşen seçimlerden sonra hükümet kurmak güç oluyor, kurulabilen hükümetler kısa ömürlü oluyordu.

1980 yılına gelindiğinde, görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün yerine yeni cumhurbaşkanının seçilmesi için iki büyük part Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Partisi anlaşamıyor, parti liderleri Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel uzlaşamıyordu. Onlarca tur seçim ve aylarca süren çabalara karşın yeni cumhurbaşkanı seçilememişti.

Günlük hayatın can güvenliği problemleri başta olmak üzere ortaya koyduğu problemler, siyasi tablonun dağınıklığı gibi gerekçelere dayanan dönemin genelkurmay başkanı Kenan Evren başkanlığındaki askeri cunta, 12 Eylül 1980 Cuma günü yönetime el koydu. 5 kişilik konseyin diğer 4 üyesi Nurettin Ersin, Nejat Tümer, Tahsin Sahinkaya ve Sedat Celasun idi.

Darbe ile birlikte Türk toplumundan geri dönüşü olmayan bir değişim de başlamış oldu. Tüm siyasi partiler kapatıldı. Siyasi partilerin etkin isimlerine 10 yıl boyunca siyaset yapma yasağı getirildi. 1960 anayasası ile çok yükseltilmiş olan halkın yönetime katılma yetisi, referanduma katılanların %92 oyuyla kabul ettiği bildirilen 1982 anayasası ile çok azaltıldı. Senato kapatıldı. Sözde çok partili ve serbest seçimli sisteme ancak 1983'te geçilebildi. Gerek sağ, gerek sol siyasi topluluklardan binlerce genç, sırf siyasi olarak aktif oldukları için tutuklandılar, cezalandırıldılar, fişlendiler, işkenceye maruz kaldılar.

Siyasi yapı, bir daha toparlanamayacak kadar büyük bir yıkıma uğradı. 1980 öncesinde var olan Dev-Sol, Dev-Genç gibi örgütler terör örgütü olarak ilan edilip, gerçekleştirilen mücadele ile kırılırken, 80 öncesinde varlıkları hissedilmeyen PKK, Hizbullah gibi terör örgütleri 80 sonrasında daha aktif görüntü çizmeye başladılar.

1982 anayasasına konan özel madde ile, darbe konseyinin yargılanması yasaklandı, konsey üyelerine ömürboyu dokunulmazlık verildi.

12 Eylül darbesinin yapılması, 12 Eylül 2010'da yapılan referandum ve anayasa değişikliği ile suç kabul edildi. Konsey üyelerinin çoğu zaten vefat etmişken, sağ olan Kenan Evren hakkında yargılama başlatıldı. Yargı süreci çok yavaş ilerlerken, Kenan Evren'in 9 Mayıs 2015'te hayatını kaybetmesiyle birlikte sona erdi.

Darbeden yıllar sonra geriye dönüp bakıldığında darbenin ABD destekli ve ABD yanlısı bir eylem olduğu düşüncesi yaygın kabul görmektedir.

11 Eylül 1973'te Şili'nin seçilmiş devlet başkanı Salvador Allende hükümetine karşı Augusto Pinochet liderliğinde gerçekleştirilmiş olan darbe ile arasında benzerlikler olduğunu düşünenlerin sayısı hayli fazladır.
12.09.2017 Geni
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın