Çıkar Çatışması

Yeşilayın kullandığı bir slogan vardır "içki bütün kötülüklerin anasıdır" diye. Çocukları ve toplumu alkolden uzak tutmak adına söylenmiştir. Ancak ben makul düzeylerde kullanıldığında alkolün kişisel özgürlükler ve tercihler alanında olduğuna inanan biri olarak burada alkolden bahsetmeyeceğim. Sadece bu sloganla aynı derecede iddialı bir cümle kuracağım: "Çıkar çatışması bütün ahlaksızlıkların anasıdır." Bir anda çok ağır bir iddia gibi geldi değil mi?
Ülkemizdeki algılanma biçimi ile batı dünyasındaki algısı en farklı olan hukuki, ahlaki, felsefi ve etik kavram ne diye sorulsaydı yani uygarlığımızı dünyadan en fazla ayıran kavram için tek cevap hakkımız olsaydı muhtemelen "Çıkar Çatışması"dır derdim.
Çıkar çatışması deyince asla bazı çıkarlar için çatışan iki taraf gelmemeli aklımıza. Benzer çıkarlar için mücadele eden iki taraf varsa bunun adı çıkar mücadelesidir ve savaş veya iş stratejisinin konusudur; hatta kainatın temelinde olan var olma mücadelesinin hiç bitmeyecek uğraşıdır. Hayattaysanız ve özellikle iş hayatındaysanız bir çok çıkar mücadelesinin içinde olmanız kesindir. Ya çok güçlü olmalısınız ya da kuvvetli müttefiklere sahip olmanız gerekir. Aksi halde sizin için bu mücadelede dua etmek ve/veya şansınızın yardım etmesini beklemek dışında yapılacak fazla bir şey yoktur. Peki çıkar çatışması, çıkar mücadelesi değilse nedir? Ve neden toplumumuzda batıda ve özellikle değişik bir ahlak anlayışına sahip ABD'de algılandığından farklı algılanmaktadır?
Hemen en önemli farkı söyleyelim: çıkar mücadelesi için en az iki taraf ve bir çıkar gerekirken, çıkar çatışmasının tek tarafı söz konusudur ve en az iki çıkar olması ve bu çıkarların birbiriyle çatışması gerekmektedir. Tam bir tanımını vermek gerekirse, karar verme pozisyonundaki bir tarafın vereceği karar birbirleriyle çatışan birden fazla çıkarı ilgilendiriyorsa (dikkat edilirse henüz kararı verip uygulamaya geçmesine gerek yok) buna çıkar çatışması denir. Yani burada birbiriyle çatışan şey taraflar değil çıkarlardır. Üstelik karar vericinin tek yapması gereken şey bu çıkarlardan birini seçmekse bunda büyütülecek nedir? diye sorabilirsiniz.
Mücadeleci yani çatışmacı karaktere sahip insanlardan oluşan toplumumuzda, kendisinin ve başkalarının çıkarları için mücadele etmek bir erdem olarak algılandığından Çıkar çatışması dendiğinde kulağa o kadar da kötü bir ifade gibi gelmiyor, değil mi?
İşte ABD'de bir savcıya gidip, ben çıkar çatışması altında aldığım kararımı bildiriyorum dediğinizde itiraf için gelmiş bir suçlu muamelesi görürseniz şaşırmayın. Hangi konumda bu kararı aldığınızın bir önemi yoktur, ister kendi şirketinizin sahibi olun isterseniz kamu yöneticisi, avukat ya da hadi biraz abartalım hekim ya da mimar olun, bir kez "conflict of interest" sizin adınızla aynı cümle içinde anılırsa orada ahlaki olarak düşmüş, damgalamış bir insan gibi algılanırsınız.
Bizde ise (kasıtlı olarak yukarıdaki tanımı vermeden) çıkar çatışmasını en iyi yapan lider kim diye sorsanız iyi bir şeymiş gibi herkes aklındaki cevval muhalif ya da iktidardaki taraftarı olduğu lideri gösterir. Tabi ki bu yanlıştır. Bazı avukat arkadaşlar çıkar çatışmasının kötü bir şey olduğunu mesleki bilgi olarak edinmiştir ancak onlar da bunun sınırlı bir örneği olan, aynı davada farklı çıkarları olan sanıkları aynı avukatın müdafaa etmesi ile sınırlı olduğunu zannederler. Aslında bu konu çok daha geniş bir şekilde toplum, hukuk ve felsefe alanlarını kapsar.
İşin sosyolojik yönüne gelirsek bireysel kimliğin ABD'de en ön planda olmasının tek ve en önemli sebebi nedir diye araştırılsa Çıkar çatışmasına toplumun hemen hemen her katmanında engel olan bir sisteme sahip olması sonucuna varılacağına eminim. Bizde de ahlaki, hukuki ve sosyolojik olarak en çok şikayet edilen konuları ele alırsak, kamu görevlilerinin rüşvet almasından tutun, politikacıların siyasi ahlak sorunlarına kadar bir çok konunun arkasından gizli bir çıkar çatışması çıktığını görürüz. Bana ülkedeki çocukları eğitmek istediğim bir konu seçip onu öğretme imkanı verilseydi bu konuyu seçerdim, modern toplumda çıkar çatışmasını önlediğinizde, bana dokunmayan yılan bin yaşayamayacak, bal tutan parmağını yalayamayacak, suyun başını tutanların bu sudan içme ve yakınlarına içirme açısından bir avantajı kalmayacaktır. Karar verme pozisyonunda olup ta kararlarınız sonucunda elde edebileceğiniz tek yasal çıkar, bu kararlarınızla değiştiremeyeceğiniz ve bunlarla doğrudan etkileyemeyeceğiniz ücret ya da maaşınız olacaktır.
Bu konunun ABD'de ne kadar önemli olduğunu gösteren bir örnek te anayasalarının 27. maddesidir. Bu madde der ki: "Senatörler ve Temsilciler meclisi üyelerinin maaşları ve ödemeleri ile ilgili hiç bir kanun tasarısı, bu tasarı sahiplerinin değiştiği yeni bir seçim olana kadar onaylanıp yürürlüğe giremez." Yani diyor ki istediğin kadar kendi maaşını artırmaya çalış, ben onu sen yeniden seçilmediğin takdirde sana uygulamam.
Bir de ülkemizin kıt kaynaklarının kendi ömür boyu ( hatta sonrasında mirasçılarına ödenen) maaş artışlarında kullanılmasına oy birliği ile karar veren vekillerimize bakarsak, aradaki farkı kolayca anlayabiliriz. Kendi çıkarı ile ülke çıkarları arasında kalan insanların nasıl bu kadar rahat bu kararları aldığını anlayamıyorsanız ama bir terslik olduğunu sezinliyorsanız lütfen bu yazıyı tekrar okuyun.
Özetle neden Çıkar çatışması = ahlaksızlık dediğimi anlayacaksınız. Anladıysanız lütfen yakınlarınıza ve politikacılara da anlatın. Bugünlerden umudu kessek te yarınlarımızı yitirmeyelim.
31.08.2018 geronimo
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın