Eleştirisel önyargı ve onunla mücadele

Günümüz toplumunun büyük problemlerinden biri. O ayakkabı markası giyilir mi, bu araba kullanılır mı, o mahallede oturulur mu, o sigara içilir mi, o ülkeye seyahate gidilir mi sorularına mutlaka maruz kalmışsınızdır. İşte bu sorular, eleştirisel önyargıdan geliyor.

Eleştirisel önyargı yapan kişilerin genelde toplumun alt tabakalarından olduğu düşünülse de iyice incelendiğinde en çok, alım gücü yüksek ve çok yüksek tabakalarda oldukları görülüyor. Alım gücü yüksek
kişiler de, kendi ellerinde olan gücü kullanma yetersizliği ve dengesizliği oluşuyor. Bu da, aha bak ben de bu araba var senin ki de araba mı ve benzeri görgüsüzlükler ile beraber eleştirisel önyargı problemini çıkarıyor.

Özellikle toplumumuzda ailelerden çocuklara da geçen bu sorunlar, ortaokul'dan itibaren gençlerde de yerini gösteriyor. Gençlerin aralarında, olum Nike ayakkabı giyilmez, en iyisi Adidas gibi muhabbetlere şahit olabilirsiniz. Burada çocuklar ayakkabıları kullanarak arkadaşlarına eleştirisel önyargı uyguluyor ve kendine bir yer bulmaya çalışıyorlar.

Erkeklerde genelde araba, kadınlarda kıyafet ve süsler kullanılarak yapılan bu gizli çatışma, bazen de, o mahalle de oturulur mu, bazense siz bu restoranda mı yemek yiyorsunuz, burada yemekler kötü ve pis, biz falanca da yiyoruz gibi terbiyesizliklere kadar uzanıyor.

İşin özünde, eleştirisel önyargı yapan insanlar genelde dip sorunlar ile bilinçsizce mücadele veriyor ve bu tarz hareketler ile kendi açıklarını kapatmaya çalışıyorlar. Cahillik ve para ile de birleşince ortaya eşsiz bir eleştirisel önyargı senfonisi çıkıyor.

Doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü, kaliteli ile kalitesizi ve benzeri konuları, yanlış yorumlayıp, yanlış emellerde kullandıkları zaman kişiler, ortaya bu kötü davranış biçimi çıkıyor. Basitçe, iyi kötü, doğru yanlış gibi terimler kişilere göre renkleniyorlar. Bazısına kötü gelen bazısına iyi, bazısına yanlış gelen bazısına doğru ve bir çok olasılık. Bunlarla insanları önyargı ile eleştirmek yerine, herkes kendi işi ile ilgilense bu gibi problemler ortadan kalkıyor. Önce kendimize bakmalı, sonra dışarıdan sadece ders almalıyız.

Unutmayalım ki kimseyi değiştirmekle sorumlu değiliz. Kimsede bizden böyle bir görev anlayışı beklemiyor. Önce herkes kendini uygarlaştırmalı, geliştirmeli, bu yolda devam ederken de kendine başkalarından sadece ders çıkarmalı.

10.09.2017 Jax
1 1
Biraz da kapitalizmin zayıf yönünü görüyoruz. Eğitimsiz burjuva. Halbuki Avrupa'yı 18. yüzyıldan günümüze taşıyan burjuva sınıfı, yalnızca varlıklı olmakla değil, aynı zamanda eğitimli olmasıyla da niteleniyor. Kapitalizmin temelsiz zenginleştirdiği eğitimsiz kitleler kendilerini burjuva sanıyorlar. Ortaya, kişiliğiyle değil, sahip olduğu nesnelerle kendini tanımlamaya çalışan kitleler çıkıyor.
11.09.2017 Geni
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın