İş hayatına atılmaya hazırlananlara ve iş arayanlara öneriler

Hem çalıştığım şirketteki pozisyonum, hem çalıştığım şirketin iş alanı, hem de Türkiye dışında çalıştığım için, gerek ortak tanıdıklar üzerinden, gerekse Linkedin gibi profesyonel ağlar üzerinden pekçok "sınırlı" deneyime sahip kişi benimle iletişim kuruyor. Genellikle bizim şirkette nasıl işe girebileceklerini soran bu arkadaşlarla yazışmalarımdan hareketle böyle bir yazı yazmaya karar verdim.

Ön not 1: Eğer çevresi geniş bir aileden geliyorsanız, yani halk arasında "torpilli" tabir edilen sınıftansanız, bu yazıda sizin için pek bir şey yok, okumasanız da olur.

Ön not 2: Burada izlediğim sıralama yalnızca önerileri maddelemek içindir, herhangi bir öncelik vs. ifadesi olarak değerlendirilmemelidir.

1. "Torpilli" değilseniz, ya da geniş bir tanıdık ağı olan bir aileden, çevreden gelmiyorsanız, bu durumla barışık olun. Bunun sizi iki yönde de olumsuz etkilemesine izin vermeyin.

Yani, başvurduğunuz bir işe her alınmadığınızda, torpiliniz olmadığı için alınmadığınızı düşünmeyin. Evet, şu çok yaygın bir senaryodur: Pekçok pozisyon, daha açılmadan önce, belirli bir kimseyi işe almak ya da o pozisyona getirmek için oluşturulur, Bunu izleyen ilan süreci de, mülakat süreci de, ne yazık ki olayı örtbas etmek için oynanan bir tiyatrodur, bu bir gerçek. Ama herhalde kesin olarak söyleyebiliriz ki, işe alımların yarısından fazlasının torpille bir ilgisi yoktur. İşe alınmadıysanız, işe uygun olmayabileceğiniz de ciddi bir olasılıktır. "Torpilim yok, tanıdığım yok, ondan olmuyor" diye depresyona girip, çevrenizde size yardımcı olabilecek kişileri de depresyona sokmayın, kendinizden uzaklaştırmayın. Evet, torpilinizin olmaması önemli bir dezavantaj, ama bütün suçu buna YIKMAYIN.

Hele hele, "torpilim yok, tanıdığım yok, başvursam da bir şey olmaz" diye sakın başvurmayı bırakmayın! Bunun çok basit bir açıklaması var: Bir şirkette ahbap çavuş ilişkisi ile işe alınan ya da iyi yerlere getirilen pekçok kişi olsa da, GERÇEK İŞİ YAPACAK BİRİLERİ olması gerekli. Dolayısıyla hayata küsmek yerine, durumunuzla barışıp olaya bu açıdan saldırmalısınız.

2. Kimseye ya da bir insan kaynakları uzmanına "aradığınız şu özelliğe sahip değilim, ama yapamayacağım bir şey olduğunu düşünmüyorum" demeyin.

Pardon? Böyle bir cümleyle gerçekten yol alabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Nasıl yorumlayacağız bunu? Sizin bir "yapabileceğinizi düşündükleriniz / düşünmedikleriniz" listeniz mi var? Size işe almak ile ilgili insan, bu "becerinizi" kendi amirlerine nasıl ispat edecek? İş ilanındaki herhangi bir gerekliliği yerine getirmediğinizi düşünüyorsanız, ona en yakın deneyimlerinizle ilişki kurmaya çalışmalısınız. Eğer gerçekten işte faydalı olabileceğinizi düşünüyor ve bir eksikten ötürü işi kaybetmek istemiyorsanız, en azından daha önce, deneyim sahibi olmadan giriştğiniz ve başarılı olduğunuz örnekler verin. "Soğuk satış deneyimim olmadan şu işe başlamıştım ama 6 ayın sonunda şu kadarlık satış rakamına ulaşmayı başardım, bunu sizin iş ilanınızdaki ŞU KONUDA DA yapabileceğimi düşünüyorum" gibi bir yol izleyin.

3. Kendinizi insan kaynakları uzmanlarının yerine koyun, diyelim ki sizi işe alacak, bunu amirlerine nasıl açıklayacak?

Evet, bir işe girmeyi istiyorsunuz. Evet, işe uygun olduğunuzu düşünüyorsunuz. Peki İK uzmanı bunu içeride kendisi nasıl "satacak"? Sizi işe alma noktasında olan kişiler için yapabileceğiniz tek bir şey var, o da onlara yardımcı olmak! Bir İK uzmanı, bunlar açık açık konuşulmasa da, size şu gözle bakar: "Ben yarın öbür gün bu kişi işten çıkarılır ya da işten ayrılırsa, onu işten aldığımız an itibarı ile bu kişiyi işe almanın doğru bir karar olduğunu ispatlayıp kendimi nasıl aklarım?"

Daha samimi ifadelerle örnekleyecek olursak, sizi işe alan kişi yarın öbür gün şunu diyebilmek ister: "Ne yapalım, şu şirkette iki yıl çalışmış, şu deneyimleri vardı, böyle bir yüksek lisans derecesi vardı, şöyle bir okuldan mezundu, şu kişiyi referans gösterdi" vs. Dolayısıyla İK uzmanına, kendini iyi hissettirecek malzeme vermeye odaklanmalısınız.

4. İş ile doğrudan ilgili olmayan gereksinimleri umursamayın

Evet, İngilizce "politically correct" - yani söylenmesi çok uygun olmayan şeyler ile dolu bir yazı oluyor ama devam edelim. Bir iş ilanı gördüğünüzde, işin yapılması ile doğrudan ilgisi olmayan şartları umursamayın, görmezden gelin ve başvurunuzu gönderin. Ne demek mi istiyorum? Örneğin yabancılarla yüzyüze ya da telefonda konuşulması gereken bir iş için İngilizce aranıyorsa ve sizin de İngilizce'niz iyi değilse, boşuna başvurmayın. Ama örneğin "bir bilmemne şirketinde en az 3 yıl deneyim" deniyorsa ve sizin bir yıl deneyiminiz varsa, başvurun. İK uzmanlarıyla uzun süre çalışmış biri olarak, çoğu iş ilanının kopyala yapıştır olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, bu nedenle gereksinimlerin hepsini kafaya takmayın.

5. Garip gubalak özgeçmiş taslaklarıyla zaman kaybetmeyin, sade ve çarpıcı bilgilerle dolu bir özgeçmiş yazın.

"Aykırı" tespitlere devam. İK'cılar özgeçmişinize ilk baktıklarında akıllarında ne vardır biliyor musunuz? "Ben ne bulsam da şu özgeçmişi elesem." Haksız da değiller hani, olur olmadık işlere gönderilen olur olmadık yüzlerce özgeçmiş arasından hangi birine baksınlar? Dolayısıyla, özgeçmiş hazırlarken amacınız ELENMEMEK olacak. Siz kendiniz özgeçmişinizi yazmak için saatler harcadığınız için, İK'cı da saatler harcayacak mı sanıyorsunuz? Taş çatlasın 30 saniye, bilemediniz bir dakika, ve sonra özgeçmişiniz ya elenmişlere, ya da ikinci bir kez bakılacaklara. Amacınız bu aşamada elenmemek. Adınızın, telefon ve email adresinizin çok rahat görülebilmesi çok önemli. Elim ererse başka bir zaman da iyi bir özgeçmiş nasıl olmalı diye yazabilirim.

Aklıma gelenler bunlar, başka katkıda bulunacaklar varsa daha da güzel bir kaynak olabilir.
30.08.2017 dombili
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın