Kaybetme Korkusu

Öleceğini bilerek yaşayan tek canlı insandır. Ya da şimdilik biz öyle varsayıyoruz. Belki bir at ya da köpek de öleceğini biliyordur.... Kendi yaşamın ile ilgili bu durum ile, senin canından kanından olan bir varlığı kaybetme korkusu arasında garip bir bağ var bence. Yani diyelim ki bir kedi, yavrularının başına kötü bir şey geleceği endişesi ile türlü davranışlarda bulunur. Koruma içgüdüsü hemen hemen her canlıda olan bir durum. Annelerde daha fazla görülen bu durum elbette... Babalarda da görülmekte.Buradaki anne ve baba kavramı tüm canlılar için geçerli. Hal böyle iken, insan dışındaki diğer canlılarda bu durum yavruların gelişimine ve doğanın döngüsüne bağlı olarak insana nazaran daha kısa sürmekte. Yani yavrular biraz palazlandıktan sonra artık doğada tek başına olacaklar ve bundan sonraki durum kendi anne ve babalarının pek de umurlarında olmayacak. Fakat sosyal bir varlık olan insan için aynı durum söz konusu değil. Diğer canlılar için geçici sayılabilecek kaybetme korkusu insan için hiç de öyle değil. Bu durumu istisnai düzeyde bozan canlılar elbette var. Penguen gibi.... Hayatları boyunca tek eşli yaşayan bu nadide hayvanlar için eşlerini kaybetme korkusu benim kanaatimce her daim mevcut.
İnsanoğlu her ne kadar annesi, babası veya kardeşleri ya da çok sevdiği dostları konusunda hayata dair kaybetme - yitirme korkusu yaşasalar da bunun düzeyi konusunda da en büyük farkı kendine ait bir yavrusu olduğu zaman daha iyi anlamakta. Aranızda anne veya baba olanlar çocuğu veya çocukları için bu durumu kısa bir süreliğine düşünebilirler. Kısa bir süre olsa iyi olur çünkü pek de hoş bir duygu durumu değil. Normal şartlar altında gerektiğinden fazla kaygılanmak, beraberinde başka sorunları da getirmektedir. Kaybetme - yitirme korkusunun başka bir canlıdan kaynaklanması bir maddeden kaynaklanmasından elbette yeğdir. Mal varlığını kaybetme korkusu yaşamak tamamen başka bir tartışma konusu. Aynı zamanda da sevimsiz de bir tartışma konusu ....
Tüm bunlara ek olarak yine insanoğlunun hayatında olan , hayat yarışında aynı kulvarda oldukları, kendisi için bazen bir yardımcı bazen bir koruyucu bazen bir dost olan hayvanlar ile kurdukları bağ , konu başlığımızın, hafızalarımızın bir köşesinde sürekli canlı kaldığı gerçeğini bir kez daha ortaya koyuyor. Üstelik karşılıklı duygular olarak. En azından ben öyle düşünüyorum. Elbette uzun vadede insanoğlunun bu durumdan kaygılanma derecesi daha fazla.... Bunun nedenleri doğal olarak çeşitli farklılıklar gösterebilir.
Fakat örneğin bir insanın çok sevdiği kedisi için, bir kedinin yaşayabileceği maksimum yaş aralıklarını düşünerek kendisinden önce kedisini kaybedeceğini ve bundan çok üzüntü duyacağını düşünerek hayatına devam etmesi kaçınılmaz bir şey. Elbette kendisi de karşıdan karşıya geçerken ölebilir fakat burada dışarıdan bir etkinin olmadığını farz ediyoruz. Bu durum iki canlının yani bir hayvan ve bir insanın birbirlerine bağlanma durumları için gerçekten farklılık arz ediyor. Sebebi şu; iki insan eğer aralarında çok ciddi yaş farkı yok ise böyle bir durumu aklına bile getirmiyor. Getirmeden yaşıyor. Gerçi insanoğlu genel anlamda da öleceğini bildiği halde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan garip ve komplike bir varlık. Yine de bir insanın hayatını kesiştirdiği bir hayvan ile arasındaki bu enteresan durum bence neredeyse kendi çocuğunu kaybetme korkusu yaşayan bir anne kadar güçlü. Kaybettiğinde duyduğun acı ve keder neredeyse o kadar fazla...
İnsan elbette her ne kadar insan olmanın gerektirdiği erdemlerle donanmış olsa da; kaybetme - yitirme korkusunu sadece yine insanlar düzeyinde değil de tüm hayvanlar, tüm canlılar, çiçekler, ağaçlar, ormanlar, akarsular .....tüm evren için hissettiği gün, kainatın kurtulduğu gün olacaktır.
Olması - olabilmesi dileğiyle...
19.07.2017 Bourbonur
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın