Porto şehri (Portekiz) Temmuz 2017 gezisi

Bu sene tatilde Portekiz'in en önemli şehirlerinden Porto'ya gitmeye karar verdik.

Şehre bir de vardık ki... O da nesi? Mübarek şehir sanki 1990'ların Türkiye'sinden orta büyüklükte bir şehir. Avrupa Birliği filan hikaye. Koca koca belediye otobüsleri egzozlarından kara kara egzozları püskürte püskürte gidiyorlar. Sözde yolları işaretleyip her köşe başına otopark ücreti ödeme makinası koymuşlar ama o da nesi! Varlıklarını adeta unutmak üzere olduğum bir kavram suratıma suratıma hortlayıverdi! DEĞNEKÇİLER! İnsaf arkadaş, Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne almak söz konusu olduğunda ağızlarından alevler çıkan AB yetkilileri bu değnekçilerin kuzeni midir, eniştesi midir, neyin nesiyse, adamlar ortalık cirit atıyorlar. (Bu arada otopark ücreti saatlik 50 sent ve iş günlerinde sabah sekizden akşam sekize kadar. Yani arabanızı akşam sekizden sonra herhangi bir park yerine bırakıp sabah sekizden önce alırsanız herhangi bir ücret ödeme durumunuz olmuyor.)

Neyse devam edelim. Porto ziyaret etmek ve güzel zaman geçirmek için bence potansiyeli yüksek bir şehir ama bence iyi bir çekim merkezi haline gelmesi için kafadan 15 sene daha gerekli. Karşıdan karşıya geçerken, şehrin göbeğinde yavru bir kedi kadar bir ölü sıçan gördük. Neymiş, onun yanından geçip ilerideki restoranda yemek yiyecekmişiz. Oldu canım, başka isteğin?

Ortasından nehir geçmesi ve nehrin iki tarafında şehrin hızlıca yükselen tepelerde kurulmuş olması itibarı ile oldukça enteresan manzalar ortaya çıkabiliyor. Açıkçası bu oldukça keyif verici, geniş bir nehir, püfür püfür esen temiz hava. 50 dakika süren bir vapur gezisi yaptık, anladığım kadarıyla nehrin iki yakasını birbirine bağlayan 6 tane köprü var, onların hepsinin altından geçtiğiniz güzel bir mini-gezi.

Nehrin güney yakasında, kordon boyu ile bahsettiğim hızlıca yükselen tepe arasında bir teleferik servisi var. İniş-çıkış sanırım 9 Euro, pek matah bir manzara yok ama insan oraya kadar gitmişken biniyor. Zaten açıkçası bir kere aşağı inmişseniz yukarı çıkmanın başka ne yolu vardır bilemiyorum, illa ki bir otobüs vs. vardır ama uğraşmak ister misiniz, bilemem.

Biz bu teleferiğe bindik ve aşağı indik. İndiğimiz yerde nehre neredeyse sıfır, güzel teraslı bir restoran bulduk. Porto'daki yiyebileceğiniz geleneksel yemeklerden bir tanesi Francesinha - ıslak hamburger gibi bir şey, onu yedik. Güzel ızgara etli, domates soslu, tereyağlı filan, atom bir şey.

Ha bir de Porto'da Port Wine mıdır nedir, çok methettikleri bir şarap varmış, ondan da denedik. Bence şarap değil, 3. sınıf bir pekmezdi. Kadehin dibine iki, bilemedin üç yudum bir şey koymuşlar, ona da 3-4 Euro para alıyorlar. Açıkçası rahmetli dedem ve pekmezleri aklıma geldi. Boşa giden bir para.

Genel olarak ihmal edilmiş bir şehir havası verdi Porto bana. Yani gitmiş bulunmuşken gezilecek yerler var ama gezip gördükten sonra tekrar bakıp, nasıl bir yer olduğunu bilsem bilet alır mıydım diye düşündüğümde, açıkçası o kadar da net bir evet diyemiyorum. Bayağı bir turist vardı ama bana Avrupa'nın geriye kalanını bitirip burayı da listeden çıkarmak isteyenler gibi göründüler.

Hastalarına uyarım: Şehirde yalnızca bir Starbucks var, o da şehrin hiç turistik olmayan bir yerinde, o da neyin kafasıdır anlamadım.

Ha bir de okyanus kıyısından bahsedeyim: Burası bizim en çok hoşumuza giden yer oldu, herhalde Akdenizli olduğumuz için uçsuz bucaksız bir denizden üstümüze üstümüze esen deniz havası çok hoşumuza gitti. Kıyıda bile oldukça yükselen ve kayalara çarpıp paramparça olan dalgaları izlemek gerçekten büyük bir zevk, eğer Porto'ya giderseniz bir öğleden sonranızı mutlaka buna ayırmalısınız derim.
13.08.2017 dombili
4
Portekiz topraklarına yaptığım birden fazla gezilerde, Leixoes, Porto ve Setubal şehirlerinde bulundum. Bu gezilerim sırasında Portekizin Gotik yapılarına, sokaklarının otantikliğine, yemeklerinin güzelliğine ve şaraplarının harikalığına adeta aşık oldum. Burada her şey harika geldi bana.

13.08.2017 Jax
1 1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın