Satranç mı? Go mu?

Go'yu tek geçeceğim bir karşılaştırmadır.

Aslında satranç konusunda olumsuz konuşmak istemem. Çocukluğumda yaşadığım ilk aydınlanma, satranç sayesinde olmuştur. Tahtada ilk pozisyona dizilen taşların çocuk ruhumda meydan getirdiği heyecan ve heves daha oyunu öğrenmeden başlamıştı. Hatta bir kitapta satrancın kurallarını okumadan önce satranç taşlarını kardeşimle karşılıklı iki ayrı tavlanın iç kısımlarına dizerek beyazlar ve siyahlar arasında pulların atılarak taşların devrilmeye çalışıldığı deniz savaşı şeklinde oynamıştık. (Aslında bu oyundaki stratejinin de en az satranç stratejisi kadar derin ve zihin açıcı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim ama konumuz bu değil.) Satrancı kurallarına göre oynamaya başladıktan sonra sabır, planlama, düşünerek hareket etme gibi nitelikler kazandım ama iyi satranç oynamanın yetenekten çok, açılış hamleleri kitabındaki hamleleri ezberlemeye dayandığını öğrenmem uzun sürmedi. Tıpkı bugün makinelere öğretilen satranç gibi, arka arkaya hamleler dizisinin doğru hesaplanmasına dayanan bir oyun satranç. Gerçek hayattaki strateji ile tek benzerliği ise kuralları olması ve onlara uygun planlamaya dayanması. Halbuki gerçek strateji bir dizi birbiriyle çelişen hedefi elde etmede kurulan dengeyi içerir. Ve tabi ki bildiniz, bunlarla en iyi paralelliğin kurulabildiği oyun, aynı zamanda kuralları değişmeden bugüne kadar gelebilen en eski oyun olan go oyunudur. Tarihi en az 2500 yıl önceye dayanmaktadır.

Orijinal adı olan Weiqi, Çince'den Türkçe'ye kuşatma oyunu olarak çevrilebilir. Nispeten basit kurallarına rağmen go oyunu çok karmaşıktır. Sayısal verilerle karşılaştıracak olursak, satrancın karmaşıklık düzeyi 121 basamaklı bir sayı mertebesindeyken, go oyunun karmaşıklık düzeyi 171 basamaklı bir sayı olarak hesaplanmaktadır. Dolayısıyla, dünyadaki tüm bilgisayarlar binlerce yıl da çalışsalar her iki oyundaki tüm pozisyonları hesaplayamazlar, ancak godaki hesaplama satranç hesaplamasının trilyon x trilyon x trilyon x trilyon katından daha uzun sürecektir. Peki nasıl oluyor da satrançta da go oyununda da insanlar bilgisayarlara yeniliyorlar?

Bunu açıklamak için 2000'li yılların başında satranç oynayan bilgisayarların programları ve daha sonra 2015 yılında Google tarafından geliştirilen go oynayan programın paralel programlama özellliklerine bakmak gerekir. Bu programlarda da tıpkı insanların yaptığı gibi bazı sadeleştirmelere dayanan (insanlardaki akıl ve sağduyu karşılığı) yöntemlerin şaşmaz bir kesinlik içeren hesaplamalarla birlikte kullanılmasına bakmalıyız. Bunun sonucunda dünyadaki en iyi go oyuncusu sınıfında bir büyük usta da nihayet 2016 yılında kesin bir skorla 4-0 yenilerek makinelerin üstünlüğünü tanıdı. Tabi benim naçizane önerim bu karşılaşmanın adil hale gelmesi için kesin hesaplama yapan bir aracı makineye karşı oyunda insan oyuncunun kullanmasına izin verilmesi. Bunun sonucunda hem satrançta hem de go oyununda insan - makine karşılaştırması daha doğru yapılabilecektir. Ben hala insanların yeterince güçlü olduğuna inananlardanım. Sadece şu anda en güçlü oyun oynayan Alpha Zero ve Alpha Go makinelerine karşı insanlara bazı hamlelerin zayıflıklarını gösteren kesin hesap araçları verilmesi yeterli. Her neyse bu önerim dikkate alınsa bile Alpha Zero adlı satranç oyuncusu makineyi yenebilecek insan sayısı çok az olacaktır. Buna karşılık Alpha Go Büyük usta go oyuncularına karşı önemli bir zemin kaybedecektir.

Go oyununun gerçek strateji ile paralelliği çok daha belirgindir demiştik. Bu neden kaynaklanmaktadır? Çok basit. Go oyununda tahta gerçek hayatta stratejinin uygulandığı arazi / alana benzemekte yapılan hamleler de bu alandan elde edilen stratejik çıkarlara hizmet etmektedir. Satrançta da alan üstünlüğü anlam ifade etse de stratejik hedef şahın kuşatılması gibi spesifik bir hedeftir. Yani istediğin kadar taşın veya tahtada kapladığın alanın olsun, şahı kaybedersen oyunu kaybediyorsun. Bu bir anlamda taktik bir mücadeledir. Buna karşılık taşların saldırı ve savunmayı aynı anda yapabildiği, ayır - buyur taktiklerinin, stratejik odaklanma ya da geniş perspektifte etkili olma gibi çelişen hedeflerin dengesi go oyununda çok belirgindir. Bu oyunda da çok önemli olan denge kavramında başarılı olmak için beynin her iki yarı küresinin birlikte çalışması gerektiği bilimsel olarak ispatlanmıştır. En iyi satranç oyuncularının sol beyinlerinde aktivite artışı gözlenirken, go ustalarının oyun sırasında sağ ve sol beyinlerinin dengeli çalıştığı gözlemlenmiştir.

Yani aslında iyi oynamak için bir tür yin-yang felsefesi gerektiren go oyununun yanında satranç çok ilkel ve çocuksu kalmaktadır.

Go oyununun kuralları beklenmedik biçimde basittir. Taşlar sırayla siyah ve beyaz olarak tahtaya 19x19 çizgilerin kesişme noktalarına gelecek şekilde konulur. Bir daha hareket ettirilmezler. Ancak etrafları çevrilirse rakip tarafından (esir olarak) alınırlar. Oyun bitiminde tarafların etrafını çevirdikleri kesişme noktası sayısı + aldıkları esir sayısı oyunun kazananını belirler. Yatay ya da dikey çizgiyle birleşmiş taşlar grup olarak kabul edilirler (dolayısıyla bunları kuşatmak için rakip, tüm grubun dışarıyla bağlantı noktalarına taş koymalıdır). Bir grubun birbirine yakın taşlardan oluşması kuşatılma ihtimalini azaltmakla beraber, tahtanın daha küçük alanına daha çok taş konması anlamına geldiğinden toplamda çevrelenen alanı azaltacak ve oyunun kazanılması zorlaşacaktır. Başlangıç seviyesindeki oyuncular 9x9 veya 13x13 tahtalarda oynarlar, ancak resmi turnuvalar 19x19 standart tahtada yapılmaktadır. Bu oyunla Yin-Yang kavramları ve Lao Tse'nin savunduğu Tao Felsefesi de yakından ilgilidir.
28.08.2018 geronimo
3
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın