Turan Dursun


Turan Dursun, yıllarca vaizlik ve müftülük yapmış bir din adamı, yazar. Her zaman gericilerin, düşünebilme yoksunlarının 1numaralı hedefi olmuş. Yobazlar için gayet çekici biri olduğu söylenebilir. Uzun süre din adamlığı yapsada sıradan bir din adamı değildir. Her daim çarka çomak sokan bir yanı vardır. Gittiği yerlerde aydın müftü olarak anılır, görev yaptığı illerde, ilçelerde insanların yaşam standartlarını yükseltmeye çalıştığı için hem sevilen hem de sayılan biri olur. Tabi yine aynı özelliklerinden mütevellit sevmeyenleri de mevcuttur.

Müftülükten istifa ettikten sonra ondan nefret edenlerin sayısı sevenlere oranla çok daha fazlalaşır. Ve sonunda da bir daha konuşturulmamak üzere susturulma emri verilir.

Turan Dursun, 1934’de Sivas’ın Şarkışla ilçesinde dünyaya gelmiş. Annesi Hatun (Hatın) bir Kürt, babası Abdullah ise Türk' tür. 6 kız 1 tane de erkek kardeşi vardır. 5 yaşındayken ailesiyle birlikte Ağrı’nın Tutak ilçesine göçerler. Buradaki bir köyde babasının babadan kalma toprakları vardır. Kendisinin bildiği ve hakkı olan tarlaları sürmek isteyen babası, ağalar yüzünden ekip biçemez ve köyde imamlık yapmaya başlar. Çocukluğundan beri okuduğu Kur'an insanlığının tek öyküsüdür.

Turan Dursun çocuk yaşta Tutak müftüsünün, şeyhlerinin ve Kürt mollaların yanında eğitim görür, yıllar boyunca köy camisinde yatıp kalkar. Hem Arapça hem de Kürtçe öğrenenir. O dönemler 2000 kadar Arapça şiiri ezbere bildiği söylenir. İşine yarayacak ya da yaramayacak, bulabildiği her şeyi ezberlemeye çalışır.12-13 yaşına kadar şafilerin içinde yer alır. Bu dönemlerini daha sonra "Kulleteyn" isimli kitabında da anlatmıştır. Havuz anlamına gelen kulleteyn, şafilere göre pislik götürmezmiş. Ve hemen her köyde bulunan bu kulleteynlerde şafiler hem abdest alır hem de taharet yaparlarmış. Hanefi olan Turan Dursun ise etrafına çöplerini, pisliklerini döktükleri sözüm ona bu temiz suya, caiz olmadığını söyleyerek yanaşmazmış.

Tutak’tan sonra Muş ve Erzurum köylerindeki adını duyduğu iyi hocaların yanında eğitim alır. Genellikle Kürt hocaların yanında okumuştur. Bunun sebebi olarak da onların Arapça ve dinsel konularda daha bilgili olduklarını söylemiştir. Bir dönem Çerkez hocaların yanında da okuyarak iyi derecede Çerkezce öğrenir. Adana, Sivas, Kayseri, Konya ve Malatya gibi pek çok yer dolaşıp, bulabildiği bütün iyi hocalardan ders alır Zekasıyla hocalarını şaşırtır, müftülerin bile bilemeyeceği soruları bilir hale gelir.

1955 ile 1957 yılları arasında Adana’da askerliğini yapan Turan Dursun, bu sırada tanıştığı köy öğretmeninden Türkçe öğrenir. Sonrasında köylüsü Naima Hanım ile evlenir ve üç çocukları olur. Askerlikten sonra, İstanbul’daki Mahmut Paşa İlkokulu’ndan diploma alarak İstanbul Çarşamba’da Üçbaş ve İsmailağa medreselerinde hocalık yapmaya başlar. Sonrasında müftülük sınavlarına girerek vaiz ve müftü olur.

Tekirdağ’da müftülük yardımcılığı yaptıktan sonra ilk görev yeri Sivas’ın Gemerek ilçesi olan din adamı, buradan Sivas müftülüğüne atanır. Bu dönemde ortaokul diplomasını da edinir. Sivas’tayken Süleymancılarla çatışmaya başlamıştır. Çatışma nedeni ise diğerlerinden farklı bir müftü olmasıdır. Örneğin; köyleri ağaçlandırmak için çalışmalar yürütmüş, müftülük lojmanı yerine hastane yapılması için uğraşmış. İmamların Atatürk anıtına çelenk koymalarını sağlamış ve köylere su götürmek için ilgili yerlere müracaat etmiş. Bu dönemde hakkında komünist müftü gibi yorumlar da yapılmaya başlamış.

Müftülükten sonra Tarık Zafer Tunaya’ nın başkanı olduğu Devrim Ocakları’nın kurucuları arasında da yer alır. Sivas müftülüğünden, Sinop’un Türkili ilçesine sürgün edilir ve buradayken kendisine çok yardımı dokunan Ali Şarapçı isimli bir öğretmenle tanışır. Ali Şarapçı’dan okumak için komünist kitaplar ister. Komünizm hakkında okudukça ideolojiye bir bilim olarak bakmaya başlar. Sahip olduğu bilgi sayesinde hem aydın çevreler tarafından hem de dini ve Arapça’yi çok iyi bildiği için din adamları tarafından saygı duyuluyordu. Fakat gerici kesim aynı düşünceler içerisinde değildi. Müftülük dönemi boyunca oradan oraya sürülen Turan Dursun, yıllarca okumuş ve sonunda dini inançlarındaki sarsılmayla 1966 yılında görevinden istifa eder. İslam’ı, Hristiyanlığı ve Yahudiliği hem kendi kaynaklarından hem de bulabildiği bütün kaynaklardan araştırmış ve onun deyimiyle bir “aydınlanma” yaşamıştır.

İlk başta “ben peygambere, Muhammed’e inanmıyorum ama Allah’a inanıyorum” diyen Turan Dursun, 2-3 yıl sonra Allah’ın da olmadığına kanaat getirir. Müftülükten sonra hatırı sayılır bir yakınının mektubuyla TRT’de çalışmaya başlar burada bir süre genel evrak kayıt memurluğuyla uğraşır. Sonra yayın bölümüne geçer ve TRT’de çeşitli programlar yapıp yönetir. Bunlardan en çok ses getirenleri ise Tarihte Türkler, Başlangıcından Bu Yana İnsanlık ve Akşama Doğru isimli programlardır.

1976’da Şaban Karataş’ın baskısıyla Erzurum Radyosu’na sürülen aydının hazırladığı pek çok program denetimden geçemez, şahsın TRT’den kovulması için özel mektuplar yazılır. Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç da bu mektupları yazanlardan bir tanesidir. Doğu Karadeniz’e Ankara’ya ve Ankara’daki görevine başladıktan yalnızca 2.5 saat sonra yeniden İstanbul’a gönderilir, 1980’de uzmanlık görevine tayin edilir.

TRT’deki 16 yıllık görevinin ardından 1982’de emekliye ayrılır ve 1987’de Doğu Perinçek’le tanışır. Perinçek’in de yardımıyla 2000’e Doğru isimli dergide Din Bilgisi isimli bir sayfada yazmaya başlar. Yazıları Saçak, Teori ve Yüzyıl gibi dergilerde de yayımlanır. Ayrıca pek çok kitabı yayıma hazırlayan yazarın, İbn Haldun’un Mukaddime isimli eserini de Türkçe’ye çevirdiğini belirtelim.

2000’e Doğru’daki yazıları gericiler için bardağı taşıran son damla olur. Bu dönemlerde pek çok tehdit telefonu ve mektubu alıyor, açıkça susması emredilir. Ama o bu tehditlere kulak asmayarak düşüncelerini dile getirmeye devam edee. Ve sonunda o gün gelip çattığında, sokak ortasında sıkılan 5 kurşunla can verir.

Olayın ayrıntıları ise şu şekilde aktarılır.
4 Eylül 1990’da İstanbul, Koşuyolu’ndaki evinden her zamanki gibi işe gitmek için ayrılır Çok geçmeden silahlı saldırıya uğrar ve 14.00 sıralarında biri başından diğerleri vücudunun çeşitli yerlerinden olmak üzere vücuduna giren 5 kurşunla öldürülmüştür. Oğlu, babası öldürüldükten kısa süre sonra evlerine sivillerin girdiğini ve her yeri didik didik aradıklarını söylemiştir. Babasının pek çok çalışmasını yanlarında götüren sivillerden sonra ise eve resmi giysili polisler gelmiş. Aile daha sonra, ilgili yerlere babasının çalışmalarını geri almak için başvuru yapsa da tüm çabaları sonuçsuz kalmıştır. Zira evden alınanlar yazılı olarak kayda geçmemiştir. Ayrıca oğlu Abit Dursun, olayın ardından babasının yatağının üzerindeki “Kutsal Terör Hizbullah” isimli kitabın, birileri tarafından mesaj olarak bırakıldığından emin olduğunu söylemiştir.

Cinayetin sır perdesi olaydan 4 yıl sonra kaldırılırken, faillerden İslami Harekat Örgütü’ne üye İrfan Çağrıcı müebbet hapisle cezalandırılmıştır. Hala yakalanmayan tetikçisi Muzaffer Dalmaz ise yurt dışına firar etmiştir. Öldürülen aydının psikolojik sorunlar yaşayan eşi Naima Dursun ise 2004 yılında intihar etmiştir. Abit isimli oğlu ise "Babam Turan Dursun", "Turan Dursun" ve "Aydınlanma" isimlerinde iki kitap yayımlamıştır.

Çalışmalarının pek çoğu yazarın ölümünden sonra kitaplaştırılan eserleri şunlardır. Allah, Din Bu (4 Cilt), Din ve Cinsellik, Dua, Evren Bir Şaka mı?, Kulleteyn, Kur’an, Kur’an Ansiklopedi, Kutsal Kitapların Kaynakları, Müslümanlık ve Nurculuk, Şeriat Böyle, Ünlülere Mektuplar isimli kitapları bulunmaktadır.

Ölümünün 27. Yılında saygıyla anıyoruz.
04.09.2017 Bourbonur
2
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın