Uğur Mumcu

Türk araştırmacı, gazeteci, ortaya koyduğu bakış açısı ile geniş kitleleri etkilemiş, düşünce önderi.

22 Ağustos 1942'de Kırşehir'de dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. İlk ve orta eğitimini Ankara'da aldığı gibi, üniversiteye de Ankara Üniversitesi'nde gitmiştir. 1961'de avukat olmak niyetiyle girdiği Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 1965'te mezun olmuştur. Henüz öğrenci iken yazdığı yazılarla ilgi toplamış, toplumsal olaylara duyarlığı sebebiyle pek çok toplumsal örgüde yer almış, fakültede öğrenci derneği başkanlığı yapmış, 1969-1972 arasında fakültede asistan olarak görev yapmıştır.

Askerliğini yapmaya hazırlandığı yıllarda, 12 Mart dönemindeki bir yazısından ötürü orduya hakaret etmek, bir sosyal sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak suçlamaları ile gözaltına alınmıştır. Mamak Askeri Cezaevi'nde, pek çok düşünürle birlikte yaklaşık 1 yıl tutulmuştur. Yargılama sonunda 7 yıl hapis cezasına çarptırılmış, bu ceza temyiz sürecinde yargıtay tarafından iptal edilmiş ve süreç sonunda Uğur Mumcu bu suçlamalardan beraat etmiştir.

Beraat ettikten sonra askeri görevine başlayan Uğur Mumcu, üniversite mezunu olarak yedek subay olarak yapması gereken askerliğini, resmi belgelerde sakıncalı piyade eri olarak tanımlanarak, 1972-1974 arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde er olarak yapmıştır. Burada ağır koşullar altında görevini yerine getiririken, zaten var olan ülser problemine bağlı olarak mide kanaması geçirmiştir. Sakıncalı Piyade, daha sonra yazarın kaleme alacağı ve çok okunacak olan bir kitabın adı olacaktır.

Askerlik görevini tamamladıktan sonra, araştırmacı, bilgilendirici gazetecilik çalışmalarına devam eden düşünür, toplumun geniş kesimleri tarafından okunan, düşüncelerini oluşturmakta faydalandığı pek çok kitap ve köşe yazısı yazmış, gizli kalacağı düşünülen pek çok konuyu aydınlatmıştır. 12 Eylül öncesi topluma damgasını vuran sağ-sol çatışmalarında, aynı silahın aynı gün içerisinde bir sağ görüşlü yurttaşımızın ve bir sol görüşlü yurttaşımızın öldürülmesinde kullanıldığını kanıtlaması, ülkemiz üzerinde oynanan oyunların aydınlanması açısından çok yararlı olmuştur.

12 Eylül sonrasında hazırlanan Aydınlar Dilekçesi de Uğur Mumcu'nun katkı yaptığı önemli olaylardan birisidir. Toplumda bıraktığı izler arasında, "Rabıta" kitabı, "Vurulduk ey halkım, unutma bizi" yazısı, "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oluyoruz, fikirlerimizi oluşturmak için bilgi sahibi olalım" söylemi sayılabilir.

Cumhuriyet Gazetesi'ndeki yönetim ve zihniyet değişikliğine tepki göstererek, 1991 yılında aralarında İlhan Selçuk'un da bulunduğu yaklaşık 80 kişilik bir grupla birlikte Cumhuriyet Gazetesi'nden ayrıldı. 1992'de yönetim tekrar değişince gazeteye geri döndü.

7 Ocak 1993 tarihli yazısında, Barzani ile CIA ve MOSSAD arasındaki ilişkilere dikkat çekti. Kürt probleminin emperyalist kurumlar tarafından sahiplenilmesinin, bu hareketlerin sivil halkın çıkarlarını koruma amaçlı olmadığının kanıtı olduğunu iddia etti.

24 Ocak 1993'te, Ankara Karlı Sokak'taki evinin önünde arabasına konan C-4 tipi bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetmiştir. Suikastten hemen sonra olay yerinde yapılan incelemelerde delile rastlanamadığı bildirilmiştir. İddialara göre cımbızla toplanması gereken deliller, süpürge ile süpürülmüştür.

Suikastten hemen sonra dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin cinayetin aydınlatılması için namus sözü vermişler, ancak bu karanlık cinayet hiç bir zaman aydınlatılamamıştır.

Suikast ile ilgili pek çok senaryo ve olasılık ortaya atıldı. İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler bu cinayeti üstlendiler. Ergenekon Davası sırasında ifade veren sanıklardan birisi, o dönemde Uğur Mumcu'nun seri numarası silinerek Celal Talabani'ye gönderilen silahları araştırdığını ve bu sebeple öldürüldüğünü düşündüğünü belirtti. Uğur Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu, Mossad - Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail Büyükelçisi'nin ısrarla Uğur Mumcu ile görüşmeye çalıştığını, Uğur Mumcu görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin gerçekleştiğini belirtmiştir. Bu sözler sebebiyle, cinayetin MOSSAD ile ilişkili olabileceği diler getirilmiştir.

Ocak 2018'e geldiğimizde, cinayetin failleri henüz tespit edilememiştir.

Uğur Mumcu hayata gözlerini kapatmış olsa da, yaşarken ortaya koyduğu fikirler, vefatından yıllar sonra da geniş kitlelere ışık tutmaya ve geçen zaman ortaya koyduğu tarihte varsayım olduğu kabul edilebilecek fikirlerinin doğruluğunu kanıtlanmaya devam ediyor.

Uğur Mumcu'nun hayatını kaybetmesinden sonra kendisi hakkında pek çok şey söylenmiş, yazılmıştır. Bunlardan en ünlüsü, Selda Bağcan tarafından bestelenen Uğurlar Olsun ezgisidir.



Uğur Mumcu, Şükran Güldal Homan ile 1976'da evlendi. Uğur Mumcu - Güldal Mumcu çiftinin Özgür adını verdikleri erkek çocukları 1977 yılında, Özge adını verdikleri kız çocukları 1981 yılında dünyaya geldi.

Uğur Mumcu'nun ailesi de toplumsal olaylara duyarlı davranmaya devam etti. Vefatından sonra, eşi Güldal Mumcu 23. (2007-2011 )ve 24. (2011-2015) dönemlerde Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili olarak görev yaptı. Oğlu Özgür Mumcu Cumhuriyet Gazetesi'nde köşe yazıları yazdı. Abisi Ceyhan Mumcu İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcılığı yaptı.

Uğur Mumcu'ya doyamadan kaybettik. Miras bıraktığı düşünceler ve bakış açısı için kendisine minnettarız.
24.01.2018 Geni
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın