Kapitalizm

Kapitalizm, insanın hırsını ve bencilliğini kendi aleyhine kullanarak üretimi ve zenginliği artırmayı hedefleyen bir ekonomik sistemdir. Bu sistemde üretim araçlarının özel mülkiyeti, sermaye birikimi yoluyla el değiştirir, emeğin ve malların gönüllü biçimde arzının da bir fiyat sistemi ile kendiliğinden oluşması beklenir. Aslında kapitalizm teorik olarak devletin müdahalesinin en az olması gerektiğini savunsa da pratikte girişimciler, devletin onlara ayrıcalık sağlaması gerektiğinde hemfikirdirler. Ekonominin güçlenmesi de daha çok insana iş sağlayacakmış gibi görünse de aslında güçlü devletlerin yönetiminde olan kişiler, ekonominin güçlenmesini askeri harcamalara yönlendirerek kendi hakimiyetlerini kalıcı hale getirmek için kullanırlar. 19. Yüzyılda tüm acımasızlığı ile sürmüş olan bu düzen, Komünizmin üretim araçlarının mülkiyetine işçi sınıfı lehine el koyma iddiasıyla sarsılmıştır. Ancak 20. Yüzyılda komünizmin de beklenen eşitlik ve adalet düzenini sağlayamayacağı, orada da gücün az sayıda politbüro üyesine geçtiği ve onların da kapitalist güç çevrelerinden farklı davranmadığı ortaya çıkınca, insanlık orta bir yol arayışına girmiş, güçlü devletler, işçi hakları ve gelir dağılımı konusunda iyileştirmeler yapmış, girişimcilerin ayrıcalık ve kayırma taleplerine de düzenleyici rolünü kurumlara vererek kapitalizmin sivri yönlerini törpülemeyi tercih etmişlerdir. Bunun sonucunda özellikle batıda büyük toplumsal olaylar ve isyanlar ortaya çıkmadan liberal ekonomik sistem güçlenmeyi başarmıştır. Ancak yine de nasıl bu düzenin insanın aleyhine olduğunu anlatan bir hikaye vardır. Uzak bir okyanus adasında bir kapitalistle balıkçı arasında geçen hikaye….
Tatil için balıkçının adasına gelmiş olan kapitalist, balıkçının plajda bir ağacın altında gitar çaldığını görünce yanına gidip sorar:
-sen ne işle uğraşıyorsun?
Balıkçı kıyıdaki sandalı gösterir,
-işte şu sandalla sabahları çıkıp üç beş balık yakalıyorum.
-Peki neden daha fazla balık yakalamıyorsun, mesela 10-15 adet
-Ne yapacağım o balıkları?
-Bunları satıp daha büyük bir tekne alabilirsin.
-Onu ne yapayım?
-Onunla daha fazla balık yakalayıp, bir balık işleme tesisi kurarsın.
-Eeee sonra
-Sonra ürünlerini satıp çok para kazanırsın.
-Eee ne yapacağım çok parayı
Adam düşünür ve cevap verir:
-İstediğin zaman emekli olur, tatile çıkar, uzak bir adada plajda rahatça gitarını çalabilirsin.
-Ben zaten tam da bunu yapıyorum, neden o dediklerini yapmam gerektiğini anlamadım.
Bu hikayede kimin doğru söylediği açık değil mi? Aslında balıkçı ile kapitalist arasındaki fark, birinin doğayla ve çevresiyle uyumu, diğerininse doğal kaynakları kapasitesinin üzerinde zorlamaya dayalı, insanın da farkında olmadan esiri olduğu büyük bir makinenin çalışmasına duyduğu anlamsız istektir. Dünyada tüm insanları doyurmaya yetecek balık olmadığı gün kapitalist makine balık üretimini sürdüremeyecek ve ünlü Kızılderili şefi Oturan Boğa’nın dediği gibi ormanlar ve otlaklar çölleşip, temiz su ve enerji kaynakları kuruyup, ağaçlar kesilip tükendiğinde beyaz adam paranın yenen bir şey olmadığını anlayacaktır.
27.09.2018 geronimo
3 1
Aslında şöyle bir baktığımızda bütün düzeni para üzerine kurulu olan sistem.
19.11.2018 ansyfatyfn
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın