Komünizm

Kapitalizmin düşman kardeşi, ve kapitalizmle birlikte batı medeniyetinin ürettiği iki temel felsefi, sosyal, toplumsal ideolojiden biridir. Fikir babası Karl Marks, tarafından 19. Yüzyılın ikinci yarısında geliştirilmiş, ve bir manifesto ile ilan edilmiştir. Manifesto oldukça kısa bilgiler içerir ve temelde dünya işçilerine kendilerini köleleştiren toplumsal düzene karşı bir ayaklanma çağrısıdır. Komünizmin felsefi, ideolojik ve tarihsel olarak derinlemesine incelenmesi ise Marks’ın Das Kapital adlı kitabında yer alır. Bu kitapta filozof Hegel’in ortaya koyduğu diyalektik materyalizm felsefesi kullanılarak insanlık tarihi incelenmiş ve halkların ekonomik sınıflara ayrılmasının genel örüntüsü yine devletlerin tarihsel olarak yönetim biçimleri çerçevesinde ele alınmıştır. Marks’a göre komünizm, kapitalizmin artık değer üretimini sömürdüğü ve ezdiği işçi sınıfının ayaklanması sonucu kapitalist düzenin yıkılması sonrasında ilk etapta kurulacak olan proleter diktatörlüğün uygulamalarıyla, bir geçiş süreci ile ulaşılacak olan ve devletin de ortadan kalkacağı en son ideal düzendir.
Ancak Marks’ın, sürekli genişlemeye ihtiyaç duyacağı kapitalizmin haksız sömürüsü sonucunda işçi sınıfının giderek daha fazla ezileceği, sonunda eşitsizliğe ve haksızlığa karşı ayaklanarak komunist devrim yapacağı öngörüsü gerçekleşmemiştir. Komunist devrim, yani komünizme ulaşmak için yapılan ayaklanma, beklenmedik bir şekilde kapitalizmin son aşamasında olan bir ülkeden değil, feodal toprak ağalarına dayanan bir emperyal monarşi olan Rusya’da gerçekleşmiştir. Yani kapitalizmin sınırlarına ulaşmayı bırak, bundan çok daha ilkel düzeyde bir devlet yapısı, Marks’ın öngördüğü ihtilali, sömürünün büyük ölçüde uygulandığı, gelişmiş kapitalist toplumlardan önce gerçekleştirmiştir. Bu bile aslında Das Kapital’in tarihsel tespitleri ile gelecek öngörüleri arasındaki en önemli fark değildir. 1917’de gerçekleşen Ekim devrimi adıyla bilinen Bolşevik ihtilali, komünizm hedefleyen ilk başarılı ihtilal olmasına karşılık, sınırsız doğal kaynaklar ve büyük insan gücünün yönetimini ele geçiren Viladimir İlyeviç Lenin’in eşitlik ve adalet sözü verdiği sınıflar sonrasında Stalin’le devam edecek baskı ve totaliter uygulamalarla karşılaştırmışlardır. Ayrıca Das Kapital’de öngörülemeyen bu başarısını açıklamak için Bolşevikler, Komunist ideolojiye ilaveler yapmak zorunda kalmıştır. Örneğin Asya tipi üretim, yani feodal aristokratların (bir nevi ayrıcalıklı aşiret reislerinin) ezdiği köylü sınıfının içinde bulunduğu durumu da işçi sınıfı kategorisine alınmıştır. Ayaklanmalarını bu sınıfın iktidarı ele geçirmesi olarak nitelediklerine göre komünizme geçiş süreci başlamış olmalıydı fakat olmadı. Değişik görüşlere sahip, Lenin, Stalin, Mao, Enver Hoca, Tito gibi devleti ele geçiren ya da devletin başına gelen komunistler ülkelerini, aslında komünizme değil de ayrıcalıklı bir sınıfın oluşup, halkı en ince ayrıntısına kadar kontrol eden ve ekonomik anlamda başarısız sistemlere dönüştürmüşlerdir. İnsanlık idealleri ile komünizm idealleri birbirine yakın olsa da ikinciyi zorlamak ilkinden uzaklaşmayla sonuçlanmıştır.
Bu temelde bir yanlışlık olduğu fikri ünlü sosyalist Bertrand Russell tarafından “Neden Komunist Değilim” adlı makalesinde dile getirilmiştir. Russell Marks’ı kafası karışık bir insan olarak tarif eder. Russell’a göre Marks’ın, kendisine yapıldığını düşündüğü haksızlıklara isyan eden, nefret dolu kişiliğinin, ideal bir düzen değil de bilinçsiz bir şekilde insanların sonsuza kadar baskı altında yaşamasıyla sonuçlanacak olan, şiddet yoluyla gücün el değiştirmesini savunmasına yol açmıştır.
Russell’ın savunduğu sosyalizm olarak bilinen ve Dünyada gerçekten uygulanabilmiş devlet düzeni, Kapitalizmle, komünizmden bazı özellikler içeren karma bir düzendir. Ancak bu düzen Marks’ın nefret dolu öngörülerinden arındırılmış insanlık ideallerini temsil etmekte ve hedeflemektedir, önemli ölçüde barışçıldır. Yine de uzun vadede başarılı kabul edilse de sosyalist ülkelerde ekonomik başarının kısa vadede düştüğü ve toplumun bireysel girişimin hırs ve motivasyonunu yeterince değerlendiremediği gözlemlenmiştir.
Bir başka Komünizm eleştirisi de edebiyatta kara mizah türünün en ünlü örneklerinden George Orwell’in Hayvan Çiftliği romanında yer alır. Burada da çiftliği ele geçiren bir grup domuzun uygulamaları komunist devrimin yanlış uygulamalarını temsil edecek şekilde hicvedilir.
Bir anlamda komünizm, aslında utopia’nın distopia’ya dönüşmesinin en büyük ölçekli halidir. 1980’li yılların sonundan itibaren gerilemeye başlayan komünizm hayali sonunda en büyük örneği Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla belirsiz bir geleceğe kalmıştır. Bugün Komunist olma iddiasında kalan iki devletten biri Küba diğeri de Kuzey Kore’dir. Bu arada bunlardan Küba’nın bu ideale en çok yaklaşan devlet olduğunu belirterek devrimin liderleri Che Guevara ve Fidel Castro’nun hakkını teslim edelim.
12.10.2018 geronimo
1
Komünizm; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir. Sadece üretim araçlarının ortaklaşalığına dayanan sosyalizmden ayırt edilmesi gerekir.
20.10.2018 ansyfatyfn
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın