Merkez Bankası

Ülkelerin veya devletlerin paralarından sorumlu kurum kuruluş. İlginç olan, bu kurumların çoğunun doğrudan devlet kurumu veya devlet hiyerarşisine bağlı kurumlar olmamaları. Bazı devletlerde hükümetin emrinde olmalarına karşılık, modern devletlerde ya tamamen özel bankalar (ABD, İsveç veya İngiltere gibi), ya da tam özerklik (çoğu Avrupa ülkesi ve Avustralya gibi) içeren bir statüdedirler.
Dünyada ilk Merkez Bankası'nın Johan Palmstruch tarafından Stockholm'de kurulduğu ve kağıt para basan ilk banka olduğunu söyleyebiliriz. Daha sonra bu banka bugün İsveç'in merkez bankası olan Sveriges Riksbank'a dönüşmüştür.
Kağıt para basmak, bir kriz anında bankaların borç almakta son mercii olmak, bankaların faiz ve kredi politikalarını yönlendirmek, ülkedeki para sirkülasyonunu yönetmek ve özellikle enflasyonla mücadele etmek merkez bankalarının başlıca görevlerindendir.
Merkez Bankalarının özerkliğinin önemi şuradan kaynaklanmaktadır. Ülkeyi yönetmek üzere iktidarı elinde bulunduran politikacıların verdikleri kararlar genellikle enflasyonisttir. Yani piyasadaki para varlığını artırmak (dolayısıyla değerini düşürmek) yönündedir. Oy potansiyelini artırmak için bir yere yatırım mı yapılacak, kamu harcamaları mı arttırılacak, ki poltikacı için önemli olan halkın iktidardan memnun olması, paranın oy verenlere sorunsuz biçimde akmasıdır, yetki tamamıyle elinde olursa, iktidar derhal para basmak için düğmeye basar. Ancak piyasada paranın bollaşması enflasyona sebep olur ve bunu denetlemekle görevli kurumların başında merkez bankası gelir. Eğer özerk biçimde görevini yapmazsa merkez bankası enflasyon konusunda hükümetin taleplerine karşı koyamaz ve aslında görevini yapamaz. Bu yüzden iyi yönetilen ekonomilerde merkez bankaları özerktir.
Amerika Birleşik Devletlerinde ise merkez bankası tamamen özel ortaklara sahip özel statüde bir şirkettir. Bu şirket ABD çapında 12 bölge biriminden oluşan bir yapıya sahiptir. Ülkenin para birimi olan Amerikan Doları basma tekeline (imtiyazına) sahip bu özel şirketin tahmin edeceğiniz biçimde çok zengin ve piyasada fazla adlarının duyulmasından hoşlanmayan ortakları vardır. Bu ortaklar genellikle merkezi Londra'da olan bankacılık piyasasındaki Merkez Bankaları veya özel bankalar ile ABD içinde veya dışında çok güçlü üretici ve bankacılardır. Bazı ortaklar aynı zamanda ABD dış ilişkiler konseyine de üyedirler. Medyaya açtıkları kredilerle de basın ve yayın üzerinde kontrol sahibi olduklarından bir anlamda ABD'nin yönetiminde FED diye anılan bu bankanın çok etkili olduğunu söyleyebiliriz. Dünyada da ABD'nin ne kadar etkili olduğunu düşünürsek bir anlamda dünyanın hakimleri tanımını en çok hak eden kişi veya kuruluşların bunlar olduğu sonucuna varırız. Aslında dünyanın hakimlerinin FED ortakları olduğuna dair komplo teorisini en çok besleyen olaylar, bu bankanın kuruluş yapısını ve veya yetkilerini değiştirmek isteyen başkanlar olan Lincoln, Jackson ve Kennedy’nin benzer suikastlere kurban gitmesidir. Bilinmeyen bir gücün, ve bir çoklarına göre de Amerikan (hatta bazılarına göre İngiliz) derin devletinin, politik açıdan çok güçlü ve istediklerini yapabileceklerine inanan bu başkanları, FED ortaklarınca konulan gizli sınırları aştıklarından dolayı ortadan kaldırdığına inanılmaktadır.
Ülkemizde merkez bankası ile ilgili buna benzer komplo teorileri olmamakla birlikte, hiper enflasyona yol açan 1995 krizinin öncesinde merkez bankası başkanının, şahsi hesaplarına ve yakınlarının hesaplarına yüklü miktarda döviz alımı yaptığına dair iddialar araştırılıp tam anlamıyla açığa çıkarılamamıştır. Türkiye'de de bu olayın bazı çevrelere kadar uzandığına ve bu yüzden üstü kapatıldığına dair iddialar dile getirilmiştir. Bu gibi olaylar aslında bir ülkedeki para politikasına etki eden kişi ve kuruluşların şahsi servet ve çıkarlarının denetlenmesinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde hükümet, borsa ve bankaların denetlenmesinde görevli kurumlar başta Sayıştay olmak üzere Bankalararası Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Merkez bankası olup her birinin çeşitli denetleme ve düzenleme görevleri vardır.
Merkez Bankalarının enflasyonla mücadelesine gelince bu konuda belli başlı mücadele araçları kredi ve mevduat faizleri (alt üst sınırlar ya da politika faizi ile bundan sapma miktarları), bankaların mevduat karşılıkları (acil bir para talebi olduğunda karşılayabilmek için mevduatın MB’nda tutmak zorunda oldukları oranı) döviz satış ya da satın alma ihaleleri, devlet tahvili ve hazine bonosu ihaleleridir.
Banka, bunların yanı sıra hedeflediği enflasyona nasıl ulaşacağına dair üç ve altı aylık dönemler halinde para politika kurulunu toplar alacağı önlemleri ve izleyeceği yöntemleri önceden ilan eder. Bazı durumlarda bu politikalar daha uygulanmadan bile etkisini gösterebilir.
Her ülkenin merkez bankası olmayabilir. Örneğin Avrupa Birliği ülkeleri ortak para birimi Avroya geçtikten sonra, Avro kullanan ülkelerin birlikte kontrol ettikleri tek Avrupa Merkez Bankasını (AMB) kurmuşlardır. AMB’nın, şu anda (2018 Ağustos itibariyle) ülkemizdeki finansal dar boğazın aşılmasına yardım etmek için Türk bankalarını fonlaması beklenmektedir.




28.08.2018 geronimo
2
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın