Neşeli Günler

Yeşilçam'ın Türk toplumuna armağan ettiği bir başka başyapıt. Efsane kadro, efsane performans. Günlük dilimize Ziyaaaa söylemini kazandıran eser. Her birisi tek başına milyonlarca insanı ekran başına toplayabilecek pek çok oyuncumuzun bir arada rol aldığı mükemmel film. Kazım Bey rolünde Münir Özkul, Saadet Hanım rolünde Adile Naşit, Ziya rolünde Şener Şen, Nilgün rolünde Ayşen Gruda, onlara müthiş müzik performansıyla eşlik eden Melih Kibar. Ve diğer filmlerdeki başrol oyuncularının performanslarına eş performanslarıyla yardımcı oyuncular Mürüvvet Sim (Sıdıka Hanım), Ahmet Sezerel (Uğur), Oya Aydoğan (Zeynep), İhsan Yüce, (Nazif Efendi), Ali Sururi (Uğur'un Babası), Gülşen Gürsoy (Mehtap), Feridun Şavlı (Yaşar), Ahmet Arıman (Ömer), Yaman Coşkun (Ahmet), Tamer Şahin (Mehmet), Necati Aslan (Tuncay), Selim Naşit Özcan (Ziya'nın yüzünü jiletle kestiği adam), Ekrem Dümer (Komiser), Doğu Erkan (Uğur'un Annesi), Yaşar Şener (Nikah Memuru), Nuri Tuğ (Kamil Abi), Gökhan Mete (Ahmet'in Patronu), Cevdet Arıkan (Mehtap'ın 8. erkek arkadaşı). 1978 yapımı filmin yönetmenliğini Orhan Aksoy yaparken, yapımcısı Ertem Eğilmez.

1970'lerin Türkiyesinden özlemini duyduğumuz samimi davranışlar, art niyet taşımaksızın ortaya konan davranışlar, birbirini özleyen kardeşler, anne babalarını bir araya getirme çabaları. Karı - koca turşuculuk yaparak geçinen Kazım Bey ile Saadet Hanım arasındaki sürtüşme, turşu suyunun limonla mı yoksa sirke ile mi daha iyi olacağı tartışmasında ayrılıkla sonuçlanır. Turşu suyunun sirke ile daha iyi olacağını iddia eden Kazım Bey, 6 çocuklarından 3 tanesini alarak evden ayrılır. Turşu suyunun limon ile daha iyi olacağını savunan Saadet Hanım da, kalan 3 çocuğunu alarak izini kaybettirmek için uzaklara gitmeyi dener. 12 yıl boyunca birbirlerinden haberleri olmadan yaşayıp giderler. Baba tarafı Samatya'da, anne tarafı Sarıyer'de turşuculukla yaşamlarını sürdürürler. Gerek Kazım Bey, gerekse Saadet Hanım çocuklarına hem analık hem babalık yaparlar. Ziya, her iki tarafı da bir diğerinin haberi olmaksızın idare etmeye çalışır. Derken bir gün baba tarafında kalan çocuklardan birisi ile anne tarafında kalan çocuklardan birisi, kız meselesi yüzünden sokakta kavgaya tutuşurlar. Neyse ki Ziya ordadır, her ikisini tanımaktadır ve birbirlerini tanımayan kardeşlere birbirlerini tanıştırır. O günden sonra olaylar hızlı bir şekilde gelişir ve çocuklar anne ve babalarının tekrar bir araya gelmesi için çaba harcarlar.

Özlemini duyduğumuz pek çok duyguyu bu filmde bulmak mümkün. Özellikle en küçük çocuk babasını görmeye gittiğinde, kendi çocuğu olduğunu bilmeksizin bir turşu suyu ikram edişi var Münir Özkul'un, yıllarca göz önünden gitmez. Bir göz hakkı deyişi var, o duyguyu anımsayanı zaman tünelinde büyüleyici bir yolculuk yaptırıyor. Kıraathanelerdeki odun sobaları, börekçide servis edilen sıcak süt.

Bu filmi, Ziya'yı yorumlamadan anlatmak haksızlık olur. Palavraları o kadar güzel sıkıyor ki Şener Şen, filmi izleyen herkes, kendi mahallesinden bir palavracıyla eşleştiriyor onu kafasında. Çakıyla aslan avlamasını, İçişleri Bakanı ile arkadaş olmasını, Dallas dizisindeki bayan oyuncuları birlikte olmaya değer bulmayışını ve onların cinsel arzuların reddedişini çok güzel anlatıyor. Ve filmin sonunda kültürümüzün parçası oluyor atttttma Ziyaaaaa kalıbı.

Bir not da değerli müzisyen Melih Kibar için. Enstrümanları ağlatmış resmen. Bir filme müziklerin ne kadar ruh katabileceğine dair ders vermiş sanki.

Bu arada Show TV, Şubat 2020'de filmi yayınlarken Ziya'nın "içişleri bakanı arkadaşımdır" diye palavra attığı kısmı makaslamış, çocukların Taksim Meydanı'nda açlık grevi yaptığı sahnede görülen ilerici gençlik derneği yazısını kapatmış. 2020 yılında bunu da gördük.

20.04.2020 Geni
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın