Osmanlı tarihinde Prut Savaşının önemi

Osmanlı'nın küçük bir beylik'ten koskoca bir imparatorluğa dönüşmesi sadece üç yüzyıl almıştır. Arada Timur'a yenilen Yıldırım Bayezit'ten sonra 15 yıl süren fetret devri ve sarsıntıya rağmen İstanbul'un fethi de dahil olmak üzere Osmanlı'nın genişlemesi ve en büyük toprak ve zenginliğe ulaşması 17. yüzyıldan önce tamamlanmıştır. Askeri başarıların nasıl olduğu ile ilgili bir çok araştırma yapılmıştır. Devletin yapılanmasını belirleyen ve büyüme ve elde edilen topraklarda kalıcı olma stratejisini en iyi biçimde uygulayan ulema sınıfının sadece dini değil, hatta daha çok siyasi/sosyal konular ile matematik ve müspet ilimlerle uğraşması bunun sebebi ve sürükleyici gücü olarak gösterilir. Peki nasıl olup ta bu kadar hızla büyüyen devlet önce duraklama sonra da gerilemeye başlamıştır?
Genellikle 1579'da Sokollu Mehmet Paşa'nın ölümü duraklama döneminin başlaması olarak kabul edilir. 1699 Karlofça anlaşması da Osmanlı'nın toprak kaybetmeye başlaması ve gerileme döneminin başlangıcıdır. Bu dönemden sonra iç ve dış şartlar değişmeye başlamış, ticaret yollarının değişmesi, Avrupa'da gelişen keşifler, rönesans ve reform hareketleri ve elde edilen topraklarda kalıcı olmak için güç bulundurma zorunluluğu ile bunun maliyeti bu dönemde önce genişlemenin durmasına, daha sonra da gerilemeye yol açmıştır. Padişahların ordunun başında sefere çıkması da genişleme dönemi ile duraklama/gerileme dönemleri arasındaki farklardan biridir.
Peki ne oldu da askeri açıdan yine de iyi kötü idare eden Osmanlı hızla savaşları ardarda kaybetmeye ve hem askeri hem de mali açıdan büyük zorluklar yaşamaya başladı?
Osmanlı İmparatorluğu ile Kutsal İttifak olarak bilinen Avusturya, Venedik ve Lehistan arasında uzun süren savaşlar sonrasında Karlofça anlaşmasını imzalayan Osmanlı'nın gerilemeyi durdurup var olan topraklarını koruma, hatta tekrar genişleme şansı var mıydı? Bu anlaşma ile Kutsal İttifak'la savaşların durmasından yararlanan Osmanlı yüzünü Doğuya dönüp Rusya ile uğraşabilir miydi? Ordusunu modernize etmiş ve Azak Kalesini ele geçirmiş olan, hatta artık müttefik sayılabilecek Lehistan'ı yenip Leh kralının Osmanlıya sığınmasına yol açan Rusya Osmanlı'nın hegemonyasına girebilir miydi?
İşte Prut Savaşının önemi burada ortaya çıkıyor. Evet, Rusya hiç bir zaman Osmanlı'ya zarar veremeyecek duruma getirilebilirdi. Prut bataklıklarında ordusu ile birlikte kuşatılmış olan Rus Çarı I. Petro'nun (Bizim Deli Petro, batılıların Büyük Petro olarak andığı) silahlarını bırakıp gitmek için sadece bir miktar vergi ve Azak kalesini geri vermesi yeterli olmasaydı, gelecekte Osmanlı'nın başına bela olacak bu çarın esir edilmesi veya yok edilmesi mümkün olsaydı, tarihin akışı değişecekti.
Popüler kültürümüzde bilinen Baltacı Mehmet Paşa ile Katerina arasındaki erotik soslu hikayenin gerçeğe dayanıyor olma ihtimali çok düşüktür. Tarih araştırmaları göstermiştir ki Osmanlı'nın komuta kademesinde bulunan paşaları, orada Petro ve ekibini serbest bırakırken tarihi bir yanlış yapmışlardır, bunun rüşvet karşılığı yapılmış olma ihtimali de mevcuttur. Aslında kaçırılan bir fırsat söz konusudur ve Padişah III. Ahmed ordusunun başında sefere katılmadığı için yanlış yapmıştır.
Ancak kesin askeri başarı elde etmiş olmasına rağmen bunu yeterince değerlendirmeyen Osmanlı'nın en büyük kaybı, kaçırdığı bu fırsat değildir. Osmanlı'nın Prut savaşı sonrası en büyük kaybı farklıdır ve hiç tahmin edilemeyecek bir alandadır.
Bu o kadar önemlidir ki, gerilemeyi geriye çevirebilecek tek ve en önemli unsur ne diye sorulsa, Osmanlı'nın stratejik üstünlüğü olarak kabul edebileceğimiz tek bir faktör aransa verilebilecek cevap budur.
Osmanlı'nın Prut Savaşı sonrasında Paşaları cezalandırarak Baltacı'yı görevden alması ve bir daha Osmanlı'nın bu şekilde bir anlaşma imzalama yetkisini Paşalara vermemesi gerilemeyi durdurmamış aksine hızlandırmıştır. Bunun nedeni Osmanlı'nın savaşlarını lojistik planlaması ile ilgili bilgi birikimi ile ilgilidir. Bu tek ve en önemli faktör Osmanlı'nın "Sefer Defterleri" geleneğidir.
Osmanlı Prut Savaşına kadar her savaşında sefer defterleri tutmuştur. Bu sefer defterleri seferin bir yıl öncesinde başlatılıp, her türlü lojistik ve askeri planlama buraya kaydedilmekteydi. Hangi illerden, sancaklardan ne kadar asker, erzak ve malzeme toplanacak, nereye taşınacak, kime teslim edilecek, parası nasıl verilecek, bunlar aylar öncesinden titiz bir şekilde belirlenmekte, yazılmakta ve zamanı gelince uygulanmaktaydı. Seferin kendisi, önceden yazılmış bir planın uygulanmasından ibaret oluyordu. Dünya askeri tarihinde bu kadar detaylı bir lojistik planlama yapılmamıştı. Modern askeri seferlerde dahi bu düzeyde planlama yapılması istisna olarak kabul edilebilir.
Prut savaşın kesin zaferle sonuçlanmasını da sağlayan Sefer Defterleri geleneği bu seferin defterlerini önceden yazarak bir anlamda seferi planlayan, başarılı biçimde bu planı uygulayan ve fakat daha sonra rüşvet aldıkları gerekçesiyle bir kısmı idam edilen, bir kısmı da görevden alınan paşaları ile birlikte bir daha tekrarlanmamak üzere tarihin karanlığına gömülmüştür. Osmanlı'nın Prut Savaşındaki en büyük kaybı budur. Padişah Ordunun başında sefere katılsaydı belki bu cezalandırmalar olmayacaktı. Ancak cezalandırmalarla birlikte
kendi en önemli üstünlüğünü, yani Sefer Defterleri geleneğini de yok eden Osmanlı, bundan sonra padişahlar sefere çıksalar da eski akeri başarıları elde edemeyecektir.
Tarih, Osmanlıyı kendisine verilen fırsatı geri teptiği için tarihe karışan devletler arasına yazmış, 1713 yılında Osmanlı tarihte var olmaya devam etme fırsatını kaçırmıştır. Prut Savaşı'nın önemi budur.
29.08.2018 geronimo
2
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın