Sophie’nin Dünyası,
Norveçli yazar Jostein Gaarder tarafından yazılmış, sonradan filmi de çevrilen drama türünde bir felsefe-fantazi romanıdır. Söze öncelikle kitabın filmden çok daha önemli olduğunu söylemekle başlayalım, zira okudukça yazarın oluşturduğu dönüşüm kurgusu, sık sık geri dönüp bazı pasajları yeniden okumayı gerektirmektedir. Eğer filmi tercih ederseniz de bir kayıt ortamında oynatıp, zaman zaman geri sararak izlemenizi tavsiye ederim. Zaten filmin sinema versiyonunun internette 10 üzerinden 5,9 puan alması ve gişede de kötü bir hasılat yapması, başladıktan sonra sürükleyici biçimde sonuna kadar izlediğiniz bir film olmamasından kaynaklanıyor. Kitap için ise yorumum çok farklı olacak. Felsefeye ilgi duymayan biri bile kitabı okuduğunda birçok konuda aydınlanma yaşayacak, en azından insanlığın düşünsel macerasını ruhunun derinliklerinde hissedecektir.
Kitap 1990 yılında Norveç’te annesiyle birlikte yaşayan 14 yaşındaki Sophie’nin posta kutusunda iki mesaj ve Hilde Möller Knag adına bir kartpostal bulmasıyla başlıyor. Daha sonra paketler içerisinde felsefe ders notları bulmasını ve tanıştığı Alberto Knox adında birinden, annesinden gizli olarak felsefe dersleri almaya başladığını görüyoruz. Alberto çeşitli karşılaşmalarında ona felsefe tarihi öğretirken önce belli belirsiz başlayan sonra artarak devam eden fantastik olaylara şahit olup, Sophie’nin kim olduğu ve neden bu anlamsız olayların gerçekleştiğini sorgulamaya başlıyoruz. Bir süre sonra Sophie’nin ve Alberto’nun aslında felsefe öğretmek için Albert Knag adındaki adamın kızı Hilde’ye hitaben yazdığı bir kitabın kurgusal kahramanları olduğunu anlıyoruz. Bu aşamadan sonra roman Hilde’nin perspektifinden devam ediyor ve babasının kendisine hitaben yazdığı yazılardaki kurgusal kahramanlar olan Alberto ile Sophie’nin, kendilerini tanrısal bir güçle kontrol eden yazara karşı özgürlük ve var olma mücadelesini okuyan Hilde, babasına karşı onlara yardım etmeye karar veriyor. Babasının planını bozmak için Sophie ve Alberto’dan öğrendikleriyle bir karşı plan yapıp uyguluyor. Kızının bu şekilde kendisini zorlayan çeşitli karşı hamlelerini atlatıp evine dönen Albert Knag ona kainatın Bigbang ile ortaya çıkışını ve günümüze gelişini konu alan bir konuşma yaparlarken aynı ortamda bulunan Alberto ve Sophie onları dinliyor. Gerçek dünyaya hiç bir şekilde etki etmeleri mümkün olmasa da hayal dünyasında yaşamaya devam eden Sophie’nin, sonunda babasını affeden Hilde ile son bir iletişim kurma çabası romanın sonunda yer alıyor.
Özellikle konuya yabancı olan kişilerde Felsefe merakı uyandıran bu roman, neyin gerçek, neyin kurgu olduğu, hayatlarımızın ne olduğu gibi soruları sordurması açısından da önemli bir eser. Ayrıca konuları çok derinlemesine incelenmemesine karşın, oldukça geniş bir felsefe öğretileri koleksiyonu içeriyor. Bazı konuları arkadaşlar arasında tartışabilecek seviyede felsefe bilgisini, sıkıcı olmayan bir kaynaktan öğrenmek istiyorsanız bu kitap birebir. Şiddetle öneririm.
Norveçli yazar Jostein Gaarder tarafından yazılmış, sonradan filmi de çevrilen drama türünde bir felsefe-fantazi romanıdır. Söze öncelikle kitabın filmden çok daha önemli olduğunu söylemekle başlayalım, zira okudukça yazarın oluşturduğu dönüşüm kurgusu, sık sık geri dönüp bazı pasajları yeniden okumayı gerektirmektedir. Eğer filmi tercih ederseniz de bir kayıt ortamında oynatıp, zaman zaman geri sararak izlemenizi tavsiye ederim. Zaten filmin sinema versiyonunun internette 10 üzerinden 5,9 puan alması ve gişede de kötü bir hasılat yapması, başladıktan sonra sürükleyici biçimde sonuna kadar izlediğiniz bir film olmamasından kaynaklanıyor. Kitap için ise yorumum çok farklı olacak. Felsefeye ilgi duymayan biri bile kitabı okuduğunda birçok konuda aydınlanma yaşayacak, en azından insanlığın düşünsel macerasını ruhunun derinliklerinde hissedecektir.
Kitap 1990 yılında Norveç’te annesiyle birlikte yaşayan 14 yaşındaki Sophie’nin posta kutusunda iki mesaj ve Hilde Möller Knag adına bir kartpostal bulmasıyla başlıyor. Daha sonra paketler içerisinde felsefe ders notları bulmasını ve tanıştığı Alberto Knox adında birinden, annesinden gizli olarak felsefe dersleri almaya başladığını görüyoruz. Alberto çeşitli karşılaşmalarında ona felsefe tarihi öğretirken önce belli belirsiz başlayan sonra artarak devam eden fantastik olaylara şahit olup, Sophie’nin kim olduğu ve neden bu anlamsız olayların gerçekleştiğini sorgulamaya başlıyoruz. Bir süre sonra Sophie’nin ve Alberto’nun aslında felsefe öğretmek için Albert Knag adındaki adamın kızı Hilde’ye hitaben yazdığı bir kitabın kurgusal kahramanları olduğunu anlıyoruz. Bu aşamadan sonra roman Hilde’nin perspektifinden devam ediyor ve babasının kendisine hitaben yazdığı yazılardaki kurgusal kahramanlar olan Alberto ile Sophie’nin, kendilerini tanrısal bir güçle kontrol eden yazara karşı özgürlük ve var olma mücadelesini okuyan Hilde, babasına karşı onlara yardım etmeye karar veriyor. Babasının planını bozmak için Sophie ve Alberto’dan öğrendikleriyle bir karşı plan yapıp uyguluyor. Kızının bu şekilde kendisini zorlayan çeşitli karşı hamlelerini atlatıp evine dönen Albert Knag ona kainatın Bigbang ile ortaya çıkışını ve günümüze gelişini konu alan bir konuşma yaparlarken aynı ortamda bulunan Alberto ve Sophie onları dinliyor. Gerçek dünyaya hiç bir şekilde etki etmeleri mümkün olmasa da hayal dünyasında yaşamaya devam eden Sophie’nin, sonunda babasını affeden Hilde ile son bir iletişim kurma çabası romanın sonunda yer alıyor.
Özellikle konuya yabancı olan kişilerde Felsefe merakı uyandıran bu roman, neyin gerçek, neyin kurgu olduğu, hayatlarımızın ne olduğu gibi soruları sordurması açısından da önemli bir eser. Ayrıca konuları çok derinlemesine incelenmemesine karşın, oldukça geniş bir felsefe öğretileri koleksiyonu içeriyor. Bazı konuları arkadaşlar arasında tartışabilecek seviyede felsefe bilgisini, sıkıcı olmayan bir kaynaktan öğrenmek istiyorsanız bu kitap birebir. Şiddetle öneririm.
01.09.2018 geronimo