Çoçukluğumdan beri hep merak etmişimdir "Kim, nasıl kuru fasulyeyi bulmuş da yemeğini yapmış? Yemeğini yaptı diyelim, tarifini nasıl buldu?"
diye kendi kendime sorup durmuşumdur.
Fasulye ile başlayalım. Fasulye, Osmanli Imparatorlugu'na çok geç girmiştir. Amerika kökenli bir bakliyattir. Milli bir yemeğimiz olmuştur ama sonuç itibariyle ile 18. yüzyilin sonlarinda tüketilmeye başlanmiş bir üründür. Taze fasulye ise 1730'larda İmparatorluğa gelmiştir. 18. yüzyıla kadar bezelye, bakla ve bunların farklı türleri bilinirdi. Patates 19. yüzyılın sonunda geliyor. İlk geldiği 1840'lı yıllarda sadece İstanbul'un elit kesimi alabiliyordu. 1870'lerde halk pazarlarında görülmeye başlanmıştır. Patates de fasulye gibi Amerikan kökenli bir sebzedir. Hatta Osmanlı İmparatorluğun'da ilk patates ekim çalışmaları başladığı zaman, köylüler patates tarlalarına dadanan köstebekleri fark edince Şeyhülislamdan fetva alınmıştır.(Sıçandan bozma mahluk diye başlar)
Bizim Türk kahvaltılarının vazgeçilmezi olan domates 17. yüzyılda Osmanlı topraklarına gelmiştir. Domates ilk olarak 1690'larda kavata (frenk patlıcanı) isimli yeşil domates girmiştir.Yani anlayacağınız ne Fatih ne de Kanuni ömürleri boyunca ne dometesi görmüş ne de yemiştir. Koskoca cihan sultanları menemene ekmek banamamışlardır.
Osmanlı'daki yemek kültürü günümüze göre biraz daha renkliymiş 16. yüzyıla tam 26 çeşit çorba tarifi tespit edilmiş. Buların arasında kelle, paşa , işkembe ve değişik ot ve sebzelerle yapılan çorbalar. Pirinç İstanbul'un elit tabakasında, saraylarda ve padişaha veya saraya yakın olan insanlar tüketirdi. Ege ve Akdeniz bölgelerinde de tüketilirmiş. Anadolu'da pirincin yerini bulgur alır. Tavuk çok tüketilmezdi genellikle yaz aylarında kırmızı et kadar ağır olmadığı için küçük bir rağbet varmış Elit kesim genellikle koyun keçi oğlak eti yerken sığır eti taşra ve şehirde yaygındı. Sarayda ise elit sınıfın yedikleri dışında keklik bıldırcın ve güvercin yenirmiş. Çoğu padişah aşırı proteinli yiyecekler tükettiği için gut hastasıydı.
diye kendi kendime sorup durmuşumdur.
Fasulye ile başlayalım. Fasulye, Osmanli Imparatorlugu'na çok geç girmiştir. Amerika kökenli bir bakliyattir. Milli bir yemeğimiz olmuştur ama sonuç itibariyle ile 18. yüzyilin sonlarinda tüketilmeye başlanmiş bir üründür. Taze fasulye ise 1730'larda İmparatorluğa gelmiştir. 18. yüzyıla kadar bezelye, bakla ve bunların farklı türleri bilinirdi. Patates 19. yüzyılın sonunda geliyor. İlk geldiği 1840'lı yıllarda sadece İstanbul'un elit kesimi alabiliyordu. 1870'lerde halk pazarlarında görülmeye başlanmıştır. Patates de fasulye gibi Amerikan kökenli bir sebzedir. Hatta Osmanlı İmparatorluğun'da ilk patates ekim çalışmaları başladığı zaman, köylüler patates tarlalarına dadanan köstebekleri fark edince Şeyhülislamdan fetva alınmıştır.(Sıçandan bozma mahluk diye başlar)
Bizim Türk kahvaltılarının vazgeçilmezi olan domates 17. yüzyılda Osmanlı topraklarına gelmiştir. Domates ilk olarak 1690'larda kavata (frenk patlıcanı) isimli yeşil domates girmiştir.Yani anlayacağınız ne Fatih ne de Kanuni ömürleri boyunca ne dometesi görmüş ne de yemiştir. Koskoca cihan sultanları menemene ekmek banamamışlardır.
Osmanlı'daki yemek kültürü günümüze göre biraz daha renkliymiş 16. yüzyıla tam 26 çeşit çorba tarifi tespit edilmiş. Buların arasında kelle, paşa , işkembe ve değişik ot ve sebzelerle yapılan çorbalar. Pirinç İstanbul'un elit tabakasında, saraylarda ve padişaha veya saraya yakın olan insanlar tüketirdi. Ege ve Akdeniz bölgelerinde de tüketilirmiş. Anadolu'da pirincin yerini bulgur alır. Tavuk çok tüketilmezdi genellikle yaz aylarında kırmızı et kadar ağır olmadığı için küçük bir rağbet varmış Elit kesim genellikle koyun keçi oğlak eti yerken sığır eti taşra ve şehirde yaygındı. Sarayda ise elit sınıfın yedikleri dışında keklik bıldırcın ve güvercin yenirmiş. Çoğu padişah aşırı proteinli yiyecekler tükettiği için gut hastasıydı.
21.07.2017 tfumcdb