Cemo ile Cemile

Erman Film ve Hürrem Erman tarafından sinemamıza armağan edilen bir başka değerli yapım. 1971 yapımı film, dönemin en iyi aksiyon filmleri arasında. Daha önce Çeko ile karşımıza çıkan yapımcı Erman Film, yönetmen Çetin İnanç, baş rol oyuncusu Yılmaz Köksal üçlüsü, bu kez Cemo ile Cemile filmiyle karışımızda.

Filmde başrolleri Yılmaz Köksal (Cemo), Ülkü Özen (Cemile) üstleniyorlar. Onlara Serap Olguner (Cemo'nun namusunu kurtardığı köylü kızı), Turgut Boralı (gazeteci), Kayhan Yıldızoğlu (sahte kimlikle pasaport çıkaran adam), Semih Sezerli (trikotaj mağazası satıcısı), Yıldırım Gencer (Cemo'yu öldürtmek isteyen şehirli gangster), Orhan Çoban (garson), Asım Nipton (otel sahibi), Ali Demir (garson), Zeki Sezer (komiser), Sedat Demir (berber) olarak, Kudret Karadağ, Mustafa Yavuz, Süheyl Eğriboz, Oktay Yavuz, Adnan Mersinli, Yavuz Selekman 7 Memetler çetesindeki eşkıyalar olarak eşlik etmişler. Yönetmen Çetin İnanç kendisini doktor olarak yaklaşık 15 saniye göstermiş.

Film gerçekten çok etkileyici. İnsanın zaman makinesi icat edip, o senelere gidip, bu filmi yapanların ellerini öpesi geliyor. Çok merak ediyorum, 2020 yılında, Yılmaz Köksal'ın dört nala ata biniş sahnesini aynı kalitede oynayacak ve aynı kalitede çekecek bir babayiğit var mıdır? Günümüzde kıytırık filmleri izlemek için sinema salonlarına, popcorn'lara, popcorn-gazlı içecek menülerine verdiğimiz paraya yazık dedirten bir kalite Cemo ile Cemile filminde karşımıza çıkan. Üstelik yaklaşık yarım asır öncesini konuşuyoruz.

Çekim ekibi gerçekten çok başarılı. Dört nala koşan bir atın çekimi, aynı sahnelerde farklı açılara yerleştirilen kameraların aynı anda yaptıkları çekimler, müzikler, hepsi inanılmaz. Kameraman Mustafa Yılmaz çok iyi iş çıkarmış. Filmin müzikleri mükemmel. Hollywood'da olsa, Berkant, filmdeki performansıyla en iyi film müziği oskarını kazanabilirdi. Burada Yeşilçam ile Hollywood arasındaki fark karşımıza bir kez daha çıkıyor. 12 Eylül gibi olayların da etkisiyle, Hollywood kendi değerlerini dünya yıldızı yapabilirken, Yeşilçam kendi yıldızlarına ne yazık ki yeterince güç verememiş. Bir noktada Barış Manço, dağlar dağlar şarkısıyla gözlerimizi dolduruyor. Bu senaryoya o kadar güzel uyabilirdi bir şarkı.

Cezaevinden çıktığı gün yavuklusu Cemile tarafından cezaevi kapısında karşılanan Cemo, Cemile'yle birlikte köye sabırsızlıkla gider. Ancak onlar yoldayken 7 Memetler köye baskın yapmış, köydeki herkesi öldürmüş, köyü harabeye çevirmiş ve yağmalamıştır. Yaşam amacı ortadan kalkan Cemo, intikam peşinde koşmaya, 7 Memetlerin her birisini teker teker öldürmeye başlar. Bir an için Cemo'nun hayatı tehlikedeyken, O'nun hayatını kurtarmak için Cemile de bir eşkiyayı öldürmek zorunda kalır ve elini kana bular. Her ikisi de hukuk karşısında katil kabul edilen ve jandarma tarafından aranan Cemo ile Cemile, bir yandan 7 Memetleri öldürmeye, bir yandan da jandarmadan kaçmaya çalışır. Sonunda eşkıyaların hepsini öldürürler, tanınmamak için İstanbul'a taşınırlar. İstanbul'da tanınmayacakları için güvende olacaklardır. Bir süre silahlarıyla istediklerini edinirler, bir süre sonra kuyumcuları da soyarak para bulmak zorunda kalırlar. İstanbul'da da çok çabuk tanınınca, sahte kimlik adına düzenlenmiş pasaport edinip yurt dışına kaçmaya çalışırlar. Bu sırada jandarma onları yakalar.

Filmde inanılmaz başarılı sosyal tahliller var. Fahişelerin mücevhere düşkünlüğü, eşkıyaların fahişelere düşkünlüğü, köyde onlarca kişinin canını alan eşkıyanın canı tehlikeye girince devletten, askerden yardım istemesi, demircilerin çalıştığı arasta, elinde silahla zayıf insanlara meydan okuyan eşkıyanın Cemo'yu karşısında görünce sünepe sünepe yalvarması, hepsi inanılmaz başarılı tasvir edilmiş. Daha sonra köy ve hatta dağ ortamından İstanbul ortamına geçiş çok gerçekçi (kültürel geçiş kastediliyor, silahlarla yapılan soygunlar değil). Köyden yeni gelen bir çiftin giysi seçiminde kendilerini dükkandaki satıcının ellerine teslim etmeleri, gece kulübüne gittiklerinde viski falan değil de çay sipariş etmeleri, gece kulübünde sevişen çiftleri gördüklerinde utanmaları, striptiz yapan kızlar soyundukça daha fazla şaşırıp, utanıp, kulübü terketmeleri çok gerçekçi. Bir sahnede görünen tabeladan anlaşıldığı kadarıyla Cemo ile Cemile'nin gittiği gece kulübünün adı Klüb Suat. O dönem İstanbul'unun da o dönem Avrupa'sıyla yarıştığını ortaya koyan bir örnek. Yalnız filmde erotik sahneler var. Bir kaç yerde sütyensiz görüntüler var. Bu sebeple 16 yaş üstü izlese daha doğru olur gibi.

Beyoğlu'nda kuyumcu soygunu sırasında tabelalardan görüyoruz ki filmin çevrildiği günlerde Dostlar Tiyatrosu'nda Asiye Nasıl Kurtulur oyunu sergileniyormuş.

Yılmaz Köksal'ın ata binişi başlı başına bir sanat eseri. Bu arada Ülkü Özen de ata iyi biniyormuş. 7 Memetlerin sonuncusuna giderken birlikte iki atla gidiyorlar. At sırtında dağları fetheden Cemo, İstanbul'a gelir gelmez direksiyona da geçiyor. Önce bir şaşırsak da, daha sonra askerliğini şoför olarak yaptığını söyleyince araba kullanmayı nerede öğrendiğini de öğreniyoruz. Asker ocağının ne kadar güzel bir okul olduğunu da hatırlıyoruz.

Öte yandan bu filmde Cemo ve Cemile'nin jandarmaya karşı çatışmaya girmesinin kabul görmesi de şaşırtıcı.

Bir başka enteresan olay, 7 Memetler çetesindeki tüm eşkıyaların aynı zamanda meslek sahibi olması. Aralarında demirci var, çiftçi var, hatta balıkçı var. Demek ki o dönem Türkiye'si öyleymiş.

12.05.2020 Geni
1
daha iyi hizmet verebilmek için çerez (cookie) kullanıyoruz. detaylı bilgi için tıklayın